YENİDEN

156 41 13
                                    

Bu bölümü uzun yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz
:)

Eve geldiğimizde tuvalete gidip ellerimi yıkayıp apareylerimi çıkardım. Sonraysa adeta uçarak odama gittim ve kendimi yatağımın üstüne atıp bugün olanları düşünmeye başladım. Bugün laf taşıyıcısı lakabını almıştım. Tamam, bir nebze hak etmiş olabilirim ama ben o gün gerçekten Derya'ya sürekli beni geniş arkadaş gruplarıyla sattığı için haddini bildirmek istemiştim. Ama bu olayın müdür yardımcısına kadar uzayacağını kim tahmin edebilirdi ki? Hayatımda ilk defa böyle bir şeye hiç istemeden karışmıştım. Açıkçası kendimi kötü hissediyordum. Bahar'ın sınıftaki tüm kızlara beni söylediklerimi anlatıp bu kadar abartacağını düşünmemiştim hiç, bundan böyle kimseye bir şey anlatmamam gerektiğini öğrenmiştim yoksa tek suçlu ben oluyordum.

-Bir ay hafta önce-

Bugün günlerden salıydı, hafta sonuna üç gün kalmıştı. Yanlız hayatımda hiç bu kadar sıkı egzersiz yaptığımı hatırlamıyordum. Ders bedendi ve Koç şuan hepimizi adeta öldürmek istercesine egzersiz yaptırıyordu. Önce koşu, sonra geri geri koşu, sonra daha tempolu bir koşu ve ısınma haraketleri, mekik, şınav ve bunun gibi birçok hareket. Beden derslerinden hep nefret etmişimdir. Ne olurdu ki serbest bıraksa? Şuan matematik çalışmayı beden dersinde tercih ederdim. Aslında matematiği severdim ama bazı dersler -edebiyat gibi- pek ilgimi çekmiyordu.

Zil çaldığında zorlana zorlana soyunma odasına girdim ve oturma yerlerinden birine bıraktım kendimi. Derya ise arkadaşı Deniz'le beraber kantine gitmişti. Deniz B sınıfından bir öğrenciydi, onunla İngilizce dersinde tanışmıştı Derya. Onun yeni ve daha çok ilgilnediği arkadaş grubu B sınıfındaki kızların tamamıydı, onunla ilk arkadaş olmaya çalışan bendim ilk satılan da. Derya o kızın yanından hiç ayrılmıyordu. Ne güzel bir arkadaşlık!

Zil çalana kadar sıramda öylece oturdum. Zil çaldıktan sonra sınıf öğretmenimiz geldi ve her zamanki gibi telefonları toplamaya başladı. Normalde bunu ilk derden önce yapardı ama bugün geç geldiği için şuan topluyordu. Sınıftakilerin çoğu Duygu hocadan nefret ediyoru. Çünkü sınıfa girer girmez günaydın bile demeden telefonları toplamaya başlıyor ve her yaptığımız yanlış şey için bize bağırıyordu, bu da sınıfın hırçınlaşmasına sebep oluyordu. Zil çalınca istemeye istemeye beden salonuna geri döndük. Koç bizi serbest bıraktığını söyleyince adeta mutluluktan havaya uçtum. Derya B'lerin yanına giderken onu takip ettim. Basketbol oynayacaklardı ama bir kişi fazlamız vardı.

"Siz oynayın. Biri canı sıkılınca ya da yorulunca beni çağırın, onun yerine oynarım." Dedim. Hepsi başıyla onaylayınca banka oturdum ve onları izlemeye başladım. Bir süre sonra canım sıkıldığı için yanımdaki fen sınıfı öğrencisiyle konuşmaya başladım, her zamanki gibi.

En sonunda onlara bakınca gördüğüm şeyle şaşırdım. Bir kız gitmiş ve İris gelmişti. İris bizim sınıftan bir kızdı, aşırı derecede zayıftı. Derya'ya baktığımda halinden memnun bir şekilde oyununu oynuyordu. Sinirle ellerimi yumruk yaptım. Benimle dalga mı geçiyorlardı? Elif de oyuna dâhil olunca adeta şok geçirdim.

Beni çağırmamışlardı, bunun için ufacık bir girişimde bile bulunmamışlardı.

Bu düşünce beynimde dönüp duruyordu. Yine mi yanlız kalmıştım, yine mi satılmıştım.

4.Sınıf

Doğa ile beraber yeni kızın yanına giderken oldukça mutluydum. Yeni arkadaşlar her zaman iyidir diye düşünüyordum. Gerçi bu okulda daha önce hiç görmediğim bir şey görmüştüm. Eski okulumda kızlar ve erkekler her zaman beraber oynarlardı. Şimdi herkes ayrıydı ve buna alışmam biraz zor olmuştu. Kızın yanına oturup onunla konuşmaya başladık. Sanki Doğa ile daha çok ilgileniyordu ama aldırmadım.

Dilerim... #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin