Merhaba! Sanırım bu bölüm sizde küçük bir şok etkisi yaratacak. Lütfen müziği başlatın dediğimde başlatın (bu arada finalle sanırım bir 4 bölüm (daha az veya fazla da olabilir) kaldı. O yüzden size bir soru. 2. Kitap olsun mu?) İyi okumalar!!! Bu arada, çizgiyle yazdığım zaman maalesef kaydettikten sonra o çizgiler gittiği için artık kalın ve eğik yazı türü tanrısal bakış açısı.
Gözlerimi açtığımda en az yüz insanla beraber bir mağaranın içindeydim. İnsanlar oldukça hızlı bir şekilde nefes alıyordu. Yattığım yerden kalktım ve en son neler olduğunu hatırlamaya çalıştım. Begüm hayataydı. Adel'in mutluluğunu hissedebiliyordum. Kendimle ilgili gördüğüm o rüyadan sonra sanki Adel ve ben birmişiz gibi hissediyordum.
"Demek uyandın." Dedi sağımdan gelen bir ses. Sağ tarafa baktığımda Begüm'le karşılaşmıştım.
"Sen... hayattasın!" Dedim şaşkın bir şekilde. O ise sadece gülümsedi ve birkaç saniye sonra konuşmaya başladı.
"Hiç ölmedim ki."
"Ama yani... Adel... Ying Adel'in içine girerken senin öldüğünü anlatmıştı."
Bunu biliyordum. Tüm dilekler bunu biliyordu. O sahne yaşanırken hepimiz birinci gözden izleniştik.
"Son sahibiniz kimdi, yani Adel'den önceki." Dediğinde biraz şaşırdım.
"İkinci Dünya savaşından bir asker. Ama o bizi öğrenemeden ölmüştü."
"Yanlış." Dediğinde şaşırdım. Derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Bilekliğin Adel'den önceki sahibi benim."
İlk başta duyduğum şeyden emin olamadım. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve Begüm'e öylece baktım.
"Bu imkansız! Eğer sahibimiz sen olsaydın seni kesinlikle hatırlardım!""Ben istemedim." Sonra derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.
"Sizi bulduğumda daha altıncı sınıfa gidiyordum. Okul bahçesinde tek başıma bir salıncakta sallanırken. Zil çaldığında sınıfıma gitmek için sandalyeden indiğimde kazayla bilekliğin üstüne basmıştım ve bileklik hoşuma gittiği için bileğime takmıştım. O sırada bilekliği kapıyı eşyalar dolabına koymak aklıma bile gelmemişti. Eve gittiğimde bilekliği oraya götürmediğim için pişman olmuştum ve kendi kendime yarın kayıp eşyalar dolabına bilekliği koyacağımı söylemeye başlamıştım. Sonraysa tuhaf bir rüya görmüştüm. İki yaşlı insan kılıçlarla birbirlerine saldırıyordu ama ikisi de kazanamıyordu."
"O zaman Yang daha bileklikten ayrılmamıştı!" Dedim heyecanla.
"Kesinlikle." Diye beni onayladı.
"O tuhaf rüyadan günler sonra matematik sınavına girmiştim ve hoca sınavı bitenlerin kağıdını okuyordu. Annem düşük alırsam bana çok kızar düşüncesiyle kendi kendime mırıldanıyordum ve o sırada dedim ki..."
"Dilerim matematik sınavından yüz alırım."
Ona bakarak cümleyi tamamladığımda başıyla beni onayladı.
"Kağıdıma bakmaya gittiğimde hala büyük bir şoktaydım. Kağıdı elime aldığımda daha da şaşırmıştım. Yazı benim yazımdı ama cevaplar, benim cevaplarım değildi."
Tekrardan derin bir nefes aldı ve konuşmaya devam etti.
"Eve gittiğimde ne yapacağımı bilemedim. Başta bundan dolayı çok korkmuştum. Ama sonra size alıştım ve eğlenmeye başladım. Ama sonra korkunç bir dilekte bulundum." Gözünden yaşlar gelmeye başlamıştı. Burnunu çekip konuşmaya devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilerim... #wattys2016
FantasyBunun sıradan bir aşk hikâyesi ya da mutlu sonla biten mükemmel bir hikâye olması gerekirdi. Ama bu, bildiğimiz o hikâyelerden tamamen farklı bir hikâye. Güzel kızların ve yakışıklı oğlanların olduğu basit veya sıradan bir hikâye değildi. Çünkü gerç...