Merhaba arkadaşlar, bölüme başlamadan önce bir meseleyi halletmemiz gerekiyor. Bu şekilde yazılıyorsa bu Dawson'ın (tek istisna şu Adel'in bilinci onun dışında bu yazıyı gördüğünüzde hep Dawson'ın bakış açısından yazdığımı anlayın. Bu şekilde yazıyorsa bu Adel'in bakış açısı, bu şekilde yazıyorsa bu Tanrısal bakış açısı. İyi okumalar (NOT: Paketim pazar yenileniyor! Pazara kadar yeni bölüm bir daha geçmeyecek ve söz verdiğim hikayelere pazar ya da pazartesi günü oy ve yorum yapacağım.)
Türkiye
"Merhaba millet. Eminim herkes benim kim olduğumu bilmiyordur. Benim adım Adel. Lise öğrencisiydim. Artık Türkiye'nin efendisiyim, aslında yakında tüm dünyanın efendisi olacağım. Aslında bunu yapmak tek bir dileğe bağlı ama olsun. Böylesi daha eğlenceli. Üstümdeki kanın kusuruna bakmayın lütfen. Ablamla biraz kavga ettikte. Birazdan tüm ülke başkanları burada olacak ce tek bir imzayla, ülkeleri benim olacak!"
Zorlana zorlana gözlerimi açtım. İlk başta nerede olduğumu algılayamadım. Birkaç kez daha gözlerimi kırpıştırıp doğrulduğumda birkaç askerin ayakta ve ellerinde silahlarla bana baktıklarını görünce yutkundum.
"Demek uyandın!" Dedi bir ses. Sese doğru döndüğümde dün gece Yang olabileceğini düşündüğüm yaşlı adamı gördüm.
"Ben Mete, Çavuş Mete."
"Dawson." Dediğimde elini bana doğru uzattı. Bende elini sıktım. Gülümsemesi yayıldı.
"Bir dilek daha bulacağım kimin aklına gelirdi ki?" Dedi Çavuş Mete ve güldü. Bense sadece ona bakıyordum.
Demek bu yüzden ölmedin.
Nefesim kesilir gibi oldu. Ying'i duyabiliyordum.
Planlarımı bozuyorsun küçük böcek.
"Çavuş..."
Adamın gülmesi kesildi ve bana doğru baktı.
Aklından bile geçirme tatlım. Bunu söylersen canı yanan sen olursun.
"Ben onu duyabiliyorum..." derin bir nefes aldım ve ismi söyledim.
"Ying'i."
Silahlar bir anda kalkıp beni hedef aldı. Çavuş Mete'nin yüzünde düşmanca bir ifade oluştu.
Seni uyarmıştım dostum.
Senin dostun olmaktansa ölmeyi tercih ederim!
Kalbimi kırıyorsun Dawson.
"Ne zamandan beri."
Ne zamandan beri mi? Düşünmeye başladım. Onun sesini ilk duyduğum zaman... dün geceydi.
"Dün gece duymaya başladım."
Çavuş başını salladığı anda ateş sesleri gelmeye başladı. Kollarımı yüzüme sper ettim.
Derin bir nefesle yataktan kalktım. Bu bana biraz tuhaf gelmişti çünkü hiç bir zaman kabus gördüğümde bu şekilde kalkmazdım, ya da herhangi bir rüya gördüğümde.
"Leydim iyi misiniz?"
Başımı sesin geldiği yere çevirince Sebastian'ı gördüm. Başımı olumlu anlamda sallayınca gülümsedi.
"Akşam yemeğiniz hazır Leydim."
Tekrar başımı sallayınca gülümsemesi genişledi ve odadan çıktı. Kendimi artık daha çok Adel gibi hissediyordum ve bulunduğum ortam bana çok tuhaf geliyordu. Eski odam küçüktü, hatta evimizin en küçük odasıydı ama bu oda bizim salonumuz kadardı. Krem rengiydi. Aslında her şey krem rengiydi bu odada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilerim... #wattys2016
FantasíaBunun sıradan bir aşk hikâyesi ya da mutlu sonla biten mükemmel bir hikâye olması gerekirdi. Ama bu, bildiğimiz o hikâyelerden tamamen farklı bir hikâye. Güzel kızların ve yakışıklı oğlanların olduğu basit veya sıradan bir hikâye değildi. Çünkü gerç...