Bölüm 10 ~Kaçan mı daha çok yorulurdu, kovalayan mı?

584 25 0
                                    

Uzun zamandan sonra bu hikayeme kaldığım yerden devam edeyim dedim.
Unutanlarınız olmuştur, bu yünden hikayeyi taslaklara alıp yeniden yayınladım. Ve düzenlediğim diğer bölümleri de azar azar bekletmeden yayınlayacağım. Hali hazırda elimde üç bölüm var, bu demektir ki diğerlerini yazana kadar en azından bir buçuk hafta sürem olmuş, oldu :D
Her neyse, benim içime sindi şu satırlar. umarım sizlerde seversiniz ;)
İyi /kötü yorumlarınızı bekliyorum. Benden fikirlerinizi ve şu, ufak yıldızı parlatmanızı esirgemeyin :)
Çokça öptüm!

***

İletişim:
Facebook Yazar Sayfası: Hayat-I Roman
Facebook Okur Grubu: Nurhayat Turna Okurları
Twitter: sonsayfasihayat
İnstagram: sonsayfasihayat

...

MANDY

Edmond'un kıskacından kurtulmak sandığımın aksine oldukça zor olmuştu. Ki ben hayatım boyunca bir erkeğin boyunduruğu altına girip peşinde pervane olacak ya da pervane olduracak bir kız olmazdım. Olmamıştım. Olmayacaktım! Özde cadılık vardı bir kere. İsyankâr yüreğim baş kaldırmaya alışmışken, gönül tahtıma kurulmaya niyetli Edmond'un hükmedici tavrıyla baş etmek zorunda kalmıştı benliğim. Bir göz süzmesine, ateşlere atan dokunuşuna, o eriten öpüşüne bağlı kalmıştım. Gözleri! Ah o mavi gözleri. Utanmayarak, engin okyanusları yutup içine hapseden gözleri. Öyle bir büyüydü ki, baktığında her şeyi unutturuyordu. Sorsa 'Adın ne?' diye, cevap veremez hale getiriyordu. Ve üstelik ben, gece, sahteliği tescilli sevgilimin evinde kalmıştım. Hem de çıplak olarak! Tamam, tamam, teknik bakımdan çıplak olarak kalmıştım. Sonuçta üzerimde beni utanca gömecek çocuksu iç çamaşırlarım vardı. Bilsem geceyi onda sonuçlandıracağım, saten ya da dantel çamaşır alır ve giyerdim.

Ya da hiç mi giymezdim? Bilemedim.

Okula vardığımızda tek kelime etmeden sanki beni yiyecekmiş de zorla yanındaymışım gibi adımlarıma hız katarak, deyim yerindeyse yanından kaçarak uzaklaştım. Evet, kaçtım. Hani çocukken gece uyku tutmaz ve yatağının altında var olduğuna inandığımız canavarlar vardır ya. Onları duyduğumuzu hatta gördüğümüzü idda edip arkamıza bakmadan anne ve babamıza koşardık ya, canavardan kaçmak için. İşte. Aynı canavarlardan biri çok yakışıklı forma girmiştiyse de ardıma bakmadan kaçmıştım.

Kafamda bin bir türlü sorular cirit atıyor, her adımda beynimi kemiriyorken önüme bakmadan ilerlememin sıkıntısını çektim. Attığım bir sonraki adımda kaya kadar sert ve bir o kadar kadife yumuşaklığında bir şeye çarptım. Ve beraberinde geriye savrularak kaybolan dengemle yere yuvarlanmam çok zaman almadı. Dağılan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım ve kafamı kaldırıp çarptığım şeyin ne olduğuna baktığımda hiç de hoşuma gitmeyen bir yüzle karşılaştım. Joe! Joe ile karşılaşmama huysuzlanırken çatık kaşlarının altından kara gözleriyle küçümsercesine bana, felaketler kraliçesine bakıyordu. Kızdım!

"Hey! Önüne baksan diyorum, iyi olurdu." diyerek yüzüme bakmadan yanımdan geçip giderken şaşkınlıkla arkasından baka kaldım. Sinirle homurdanır, ağzımın içinde küfreder, ayağa kalkmak için uğraşırken yanımda hangi ara bittiği bilinmez Sera aniden belirip ödümü kopardı. Arkadaşım ciddi bir tavırla beni izliyor, gördüğünün ne olduğunu çözmeye çalışan bilim adamı tavrıyla inceliyordu.

"Mandy..." dedi gözlerini kırpıştırırken. "Yerde ne yapıyorsun?" diye sordu sonra. Sinir. İki hece beş harfli bu şey bedenimi dalga dalga kaplarken kısa bir çığlık attım. Ve yine 'tüm' dikkatleri üzerime çekmeyi başardım. Hayır, yani ne vardı ben de? Bu kadar merak duyulan... Bilmiyordum.

Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin