Bölüm 3 ~Beklenmeyen misafirlik.

1.6K 52 3
                                    

Ben çocukken büyükannemin anlattığı bir masal vardı. Kırmızı başlığı olan kızın pasta börek yapan annesinin sepetini kaparak ziyarete gittiği yaşlı kadının yerine kurt ile karşılaşmasını anlatıyordu ve nedense bana bu hep saçma gelirdi. Ufaktım oysa hap kadar bir şeydim ama çokbilmiştim. Burnumu kırıştırarak 'kurt koca kadını nasıl yutar ki?' diye sorduğumda dayım yanağımı sıkmış kucağına alarak bahçeye çıkarmıştı beni. Biliyordu ki ben gibi cin çocuk masalların gerçekçiliğinden şüphe duyar sorgulardım.

Şimdi ise keşke masallarda yaşasaymışım diyorum hep. Niye bunu dediğime gelirsek şu an kurdun yuttuğu kadın olmayı diliyordum. Aslında iyi de olurdu bu, ne güzel, ben de dâhil herkes benden kurtulurdu!

Şimdiki zamana gelip iç sesimi susturup yaşadığım şaşkınlığa sarıldı. Ah! Olamaz, olamazdı! Biz bu eve gelmiş olamazdık. Bu ev, burası, Edmond'un eviydi. İnanmıyordum ve... Ve. Ne yani benim babamın iş arkadaşının evi burası mıydı? Yani babalarımız aynı işte çalışıyor, daha önemlisi arkadaş mıydılar? Tamam, babam iyi bir avukattı hatta işini iyi yapanların başındaydı da bu inanılmaz bir olay, şaka türünde bir tesadüftü. Hele de Edmond'un babasının iş hayatının karışık, karanlık işlerini bilerek onunla iş yapması daha doğrusu aynı büroda olmaları tam bir kargaşa...  Yok, yoook bu cidden bir şaka olmalıydı.

Arabadan indiğimden beri şaşkınca etrafıma bakınıyordum. Belli bir mühlet sonra dikkatlice etrafı süzdükten sonra içeri girdik. Annem ise benim verdiğim tepkinin üzerinde çokta durmayarak önden önden geçip gitmişti, oysa Mandy ne haldeydi bilen soran yoktu! Ev baya büyüktü, bizim evimiz gibi iki katlıydı ama bizim evden daha genişti, her neyse... İçeri, salona geçerken beyaz koltukların olduğu tarafta yerde duran ayı postunu görünce biraz ürktüm ama belli etmedim, yani sanırım. En azından belli etmemeye çalıştım. Arşınladığımız holu geride bırakırken pür dikkat izlemeye koyulmuştum. Ev ferah bir yapıya sahipti, duvarlarda Victoria Francis tablolarıyla doluydu. Büyük bir plazmanın karşısında uzun köşe takımı vardı. Sehpada tuhaf olarak nitelendirebileceğim biblolar vardı. Teker teker takdim edildim, babamın beni işaret ederek buda benim güzel meleğim demesi komiğime gitmişti. Ne meleği ben cadının tekiydim. Muhabbet koyulaşınca beni hararet basması bir oldu. Can havli ile tabi kibarca izin isteyerek kendimi bahçeye, açık havaya attım. Eve nazaran bahçe biraz küçükte ki bizim evin bahçesi baya büyüktü. Kendime pinekleyebileceğim bir yer arayış içerisindeyken ağaçların orada daha kuytu ve rahat bir yer gözüme takıldı. Tereddüt etmeden yeşil çimleri eze eze oraya doğru yürümeye çalışıyordum fakat arkamdan bir hırlama sesi geldi. Ciddi boyutta bir hırlama sesiydi bu.

Yavaş bir şekilde, hani şu Metrix filmlerindeki ağır hareketlerle arkamı döndüğümde karşımda beni ısırmaya meyilli iri bir Rodvaydır gördüm ki görmez olaydım. Tiz, incenin ötesi, berbat kız çığlığımı atmamla beraber hayvan üzerime üzerime hamle yapmaya başlarken kliseye gitmediğim günler için kendime lanet okudum. Durduğum yerde sabit bir şekilde yere çivilenmiş gibi kımıldayamıyordum. Daha doğrusu bedenim taş kesilmiş korkumdan hareket edemedim. Şimdi sıçmıştım işte. Nefes bile alamıyordum, gerçi panik atak geçirmem an meselesiydi ve nefes alamamam normaldi değil mi?

İçeriden koşarak gelen Edmond nefes dahi almadan ışık hızında dibimde bitti. Köpeğe bakıp kısa bir el işareti yaparak o heybetli hayvanın ortadan kaybolmasını sağladı. Bense hala aynı pozisyonda kireç gibi beyaz olmuş bir şekilde soluksuz duruyordum. Titremem artmışken kafamı kaldırıp Edmond'la göz göze geldim ve aynı anda Dünya kararıp bir tek Edmond'un mavilikleri kalarak yere yığındım.

Gözlerimi açtığımda salondaki yumuşak kanepeye sere serpe bir şekilde uzanmış bir şekilde buldum kendimi. Annem ise korku içerisinde elimi sıkıca kavramış benim gözlerimi açmamı bekliyordu. Kafamı kaldırdığımda ise herkesi etrafıma toplamış olduğumu gördüm, oysaki yine suçsuz taraf bendim ve nereden bilebilirdim ki boyum kadar itin üzerime gelebileceğini, ayrıca o koca hayvanı neden beslerler anlamam. Daha zararsız daha sevimli bir köpek beslemek daha iyi olmaz mıydı? Üstelik Edmond, tek hareketle o iti resmen yok etmişti. Kendi gibi bir hayvanı vardı işte! Her neyse... Hızla doğulup iyi olduğumu söyledikten sonra süklüm püklüm bir şekilde herkesten özür diledim. Tamam, suçum olmayabilirdi ama kimseye haber vermeden ortadan kaybolmuştum. Yine anlamsız bir sessizlik olmuştu ortalıkta. Tanrım! Sorunlu mu bu insanlar? Başta ailem! Boş gözlerle beni izliyorlar tepkiler vermemi bekliyorlardı. İmdat çağrısı sunar gibi ağabeyime baktım ama nafile, umursuzca omzunu silkeleyerek benim iyi olduğuma kanaat getirip yanımdan uzaklaştı. Gözlerimi kısarak dudak hareketleriyle 'hain' dedim. Tabi dudaklarıma sabitlenen mavi gözlerin varlığını fark etmemle yattığım yerde büzüldüm. Annem öfkeyle dudaklarını kemirirken yutkundum. Kesin avaz avaz bağıracaktı bana. Her nerede olursak olalım benimle alakalı işlerde kesin cırlardı ki annem ağzını araladı.

Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin