Heey, ben geldim!
Bir kez daha Sahte Sevgilim final bölümü ile karşınızda. Umarım bütün bu değişiklikleri beğenmişsinizdir.
Keyifli okumalar ve bu bölüme kadar geldiğiniz için teşekkürler 😍😍
İletişim;
Facebook Yazar Sayfası: Hayat-I Roman
Facebook Yazar Grubu: Nurhayat Turna Okurları
Twitter Yazar Profili: sonsayfasihayat
İnstagram Hesabın: sonsayfasihayat..
Aynadaki aksime bakarak derin bir iç çektim. Üzerimde hiç tarzım olmayan çiçekli böcekli, eteğinin ucu tütü olan straplez uçuş uçuş bir elbise vardı. Göğüs kısmındaki darlık nefesimi kessede görüntümden memnundum. Bel kısmı tam oturmuş, olmayan göğüslerim elbiseden taşmıştı. Etek kısmı dizlerimin hemen üstünde bitiyordu. Gözlerimi bir iki kez kırpıştırdım.
Sıkkınca omuzlarımı silkerek arkamı döndüm. Yatağımda oturup bıkkın bakışlarıyla beni seyrederek rahatsız eden Sera, ona eşlik eden Julia ve Kate’e boş bir bakış attım.“Ne, olmamış mı?” kaşlarımı kaldırarak üçünün de gözlerinin içine baktım. “Fikri olan yok mu?”
Julia daha fazla dayanamayarak oturduğu yerden fırladı. Panter asaletiyle üzerime atladı. Kolumdan tutarak yatağa oturmam için nazikçe(!) itti. “Akşam baloya böyle, ucubik bir şekilde gidemezsin!”
Rimeller çıkarıldı. Bando mızıka tutan allıklar, hazır ola geçen rujlar, kapatıcılar, aydınlatıcılar derken makyaj timi hazırdı. Kızların başlattığı ufak çaplı operasyonla tam anlamıyla balo için olmuştum. Açık tondaki makyajımla çekici bir hava kazandırmışlardı renksiz yüzüme. Gözlerimi ön plana atacak göz kalemi ve farlar, elmacık kemiklerimi daha belirginleştiren allıklar ve çekiçi dolgun dudaklar için parlatıcı... Ve işin zor kısmı bitmişti. Saçlarımı dalgalı yaparak yandan hafif şekilde toplamıştık. Aynada kendime tekrar bakarak ufak bir hayret nidası döküldü dudaklarımdan.
“Ah! Bu... Ben miyim?” diye düşündüm sadece kendimi izlerken. Kulağıma ulaşan kıkırdamalarla sesli düşündüğümü utanarak kavradım. Yapabileceğım ya da yaptığım tüm her şeyi düşündüm. Bir hafta öncesini düşündüm. Aklıma, Edmond geldi, beraberinde beni öpmesi.
Son konuşmamızın üzerınden tamı tamına bir hafta geçmişti ve bu bir haftada hepi topu bir kaç kez karşılaşmıştık. Anlaşmış gibi birbirimizden uzak duruyorduk. Bu çabamızı garip bulanlar oluyordu fakat ondan uzak durmalıydım. Buna mecburdum, onun mutluluğu için ondan vazgeçen benim ruh sağlığım için bu olmalıydı. Amanda’ya bakışları ve onun yanındayken ki mutlu halleri gözlerimin önündeyken, onun yanında kalmak veya etrafında olmak daha fazla canımın yanmasına neden oluyordu. Bir haftada hem uzaklaşmıştık birbirimizden hem de tahminimden daha çok bağlanmıştık. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi yumdum. Olan bitenlerin hepsi bir rüyadan ibaret olmasını diledim.
Oysa her şeye saçma bir oyunla başlamıştık ve bu ... Ah! Bu son çok can yakıcıydı. Saat çoktan sekiz olmuş ve perdeler kapanmadan son kez üzerimize biçtiğimiz rolün hakkını vererek oyunumuzu oynayacaktık. Sera uzun siyah elbisesiyle göz kamaştırırken açık bıraktığı sarı saçlarıyla masallardan fırlayan prenseslere benziyordu. Julia’da kan kırmızısı elbisesiyle cok güzel görünüyordu. Kate ise... Her zamanki Kate’ti işte. Bordo ruju ve siyahlarla kaplı gecenin gizemli kadını. Merdivenlerden oflayarak arkalarından inerken gözlerim bana oyununu bir kez daha oynadı. Okyanus gözlerin efsununa bulanırken nefesim kesildi.
Üzerine giydiği siyah takım elbise, tüm bebenine ikinci bir deri gibi sarmıştı. Sıkı sarmalanan kol kasları, sertliğine emin olduğum göğsü.. Uzun bacakları... Ah Tanrım... Yutkunduğumun farkında bile değildim ve merdivenlerde aptal gibi duruyordum. Kendime gelerek hızla basamakları indim, tam karşısına geçtim.
“Merhaba,”
“Merhaba,” yine kelimeler aynı anda dökülmeye başlamıştı dudaklarımızdan. Gülümsedim.“Güzel görünüyorsun.” Gözlerini bir saniye ayırmadan beni süzerken huysuzca yerimde kıpırdandım. Yüzüme yayılan gülümsemeyle aramızdaki mesafeyi kapatarak kıravatını düzelttim.
“Sen de fena sayılmazsın.”
Burnunu büküp, çenesini yamulttu. “Çarpılacaksın,”dedi keyifle.
“Sakinliği bırakmış olsaydım eğer, sen çoktan çarpılırdın,” dedi babam. Bütün büyü bozulurken Edmond benden bir iki adım uzaklaştı. Babamsa bana bakıyordu. “Eğlenmeni istiyorum Mandy, gülümsemeni ve mutlu olmanı. Bu gece unutulmaz olmalı senin için. Geçmişe baktığında gülerek hatırlamalısın.”
Kollarını açmış beni beklerken kayıtsız kalmadım. Boynuna atılarak kocaman sarıldım. Annemin, Martin’in ve diğer herkesin istediğini yaptım.
Kocaman gülümsedim.Ortamda boğucu bir hava hakimdi. Yüksek sesle çalınan 2011’in hit parçaları eşliğinde balo salonuna giriş yapmıştık. Çiftler sırayla yıldızlı salondan geçerek okulun arka tarafındaki devasa bahçeye ilerliyordu. Yol boyu önümüzde uzanan kırmızı güllerin sonrasında önlerine çıkan asma altında duran her çift öpüşüyordu. Çaktırmadan yanımda yürüyen Sera’ya baktı. Carl’ın kollarında son derece mutluydu. İç çektim. Sanırım biraz sesli oldu. Edmond duraksayıp bana dönerken gözleri soru işaretleri doluydu. Bir şey demedim, omzumu silktim. Gülümsedim, ortamı dizayn eden arkadaşı bulup tebrik etmeliydim. Yavaş adımlarla asma altına ilerledik. Edmond durdu, beni kendine çekerken gözlerimiz buluştu ilk önce, sonrasındaysa dudaklar. Yine susamışcasına tutunduk birbirimize. Belimde hissettiğim güçlü kollar beni daha fazla kendine çekerken sıkıca tutundum ceketine. Arkamızdan gelen öksürük sesiyle ayrıldık sonrasında. Anlını anlıma yaslayıp küçük bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Bu an hiç bitmesin istedim, hep kollarında sonsuza kadar kalayım. Yutkunduk aynı anda. Derinden bir nefesle arkamıza döndük. Carl, Joe, Julia ve Sera yanımıza gelerek masalarımıza geçtik.
Saniyeler saniyeleri, dakikalar dakikaları kovalarken geride iki saati bırakmıştık. Gece boyunca dans etmiş ve tüm yıl yaptıklarımızı konuşmuştuk. Hatta bir keresinde Edmond’u delirtişimi anlatmıştı Carl. Ondan kaçmak için ağaca tırmanışımı ve akabinde dalla beraber Edmond’un kucağına düşüşümü... Kahkahalara boğulduk hep beraber. Buruk bir gülümseme yayıldı yüzümde. Fonda Avrıl Lavigne - Goodbye çalarken sıyrıldım sevdiğim adamın kollarından. Hızlı adımlarla hiçbir şey demeden kimseye, çıkışa yöneldim. Herkes gibi onunda şaşırdığından emindim, ve beni bırakmayarak peşime düşmüş olacağının... Beni ilk öptüğü yere, okulun açık otoparkına sürükledim onu. Gözlerimden sıraya dizilerek aşağı atlayan yaşlarla tam orta yerde durdum. Boş otoparkta yankılanan ayak sesleriyle arkama döndüm. Karşımda çıkmak için hızlı adımlarla geliyordu. Bir kaç uzun adımdan sonra mesafeyı sıfıra indirdi.
Artık bedenlerımız tamamıyla yapışık bir haldeydi. Dudakları dudaklarımın üzerındeydi... Tam konuşacakken onu susturdum.“Bitti Edmond,” dedim fısıltıyla. “Bitti. Ne garip değil mi? Hiç başlamayan bir şeyi bitirmek. Zorluk çıkarma bana. Azad et beni, bırak gideyim. Mutluluğun için gideyim. Kendim için biteyim...” son sözlerın ardından tüm mesafeyi yeniden kapattım. O bal özlü tadı belki bir daha alamayacaktım fakat şu saniyelerde bolca tadını çıkardım. İçime çeke çeke öptüm. Yine o tuzlu tat ağzımıza dolduğunda ayrıldık. Bu sefer tamamen ayrıldık.
Ayrılık...
Şu kalbinizi yerinden söken duygu var ya, o işte. El ele tutuştu aşkımız. Seyirci ayakta alkışlarken selamımızı verdi ve ardından kapandı ışıklar. Yönetmen koltuğunda oturan ruhumuz çıktı sahneye ve tekrar yandı ışıklar. Güçlü alkışlar eşliğinde bitti oyun. Son sahne hafızalara kazınırken kapandı perdeler. Ve bittik.Hıçkırıkların ardından döküldü kelimeler bir bir dudaklardan. “Elveda, Sahte Sevgilim...”
Hoşça kal
Hoşça kal
Hoşça kal , aşkım
Gizleyemiyorum
Gizleyemiyorum
Nelerin geldiğini gizleyemiyorum .
Gitmek zorundayım, Gitmek zorundayım, gitmek zorundayım
Ve seni yalnız bırakmak ..
Hoşça kal , aşkım
Avrıl Lavigne - Goodbye
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1
Teen FictionBen; Bana kurduğum Dünya'da sahteliklerle doluyum... Gerçek olmasını canla başla istediğim tüm karmaşalarıyla beraber 'sahte' bir oyunda başrolüm! -Nurhayat Turna