Sizleri çok beklettiğimin farkındayım fakat net sıkıntısından dolayı bölümleri düzeltip paylaşmakta sorun yaşadım..
Umarım beğeneceğiniz bir bölüm olur.. Keyifli okular..
Yorum yapmayı unutmayınız ;)
* * *
İçimdeki huzursuzluk ve kulağımdaki uğultuyla başımı kaldırıp etrafıma bakmakta üşeniyordum. O kadar bardan alkol alıp hala sarhoş değilim derken bile dut gibi sarhoştum. Başım dönüyor kollarım ve bacaklarım uyuşuyordu. Yanı başımdaki kıpırdanmalarla oturuşumu dikleştirmeyi denedim ama başarılı olamadım. Gözlerimi aralayınca karşımda bana endişeyle bakan bir çift mavi gözleri seçerken o gözlerin sahibinin Edmond olduğunu gördüm. Kesin hayal görüyorum, diye düşünürken dudaklarımı büzdüm. İçimden gelip dışarı taşan kahkahamı zapt edemezken yerimden kalkmaya çalıştım ama birbirine dolanan bacaklarım sayesinde az kalsın yere kapaklanıyordum. Tabi refleskleri kuvvetli birinin beni belimden yakalayarak kendine yaslamasıyla kıl payı düşmekten kurtulmuştum. Edmond'un sesini seçerken Jack'e bir şeyler dediğini duydum ama ne söyledi anlayamamıştım. Kollarını belime dolayan kişinin O olduğunu anlarken Jack'e verdiği direktifler sonrasında sanki hiç ağırlığım yokmuş gibi tek bir hareketiyle beni kucağına aldı. Sallanan başımı Edmond'un boynunun girintisine saklarken ciğerlerimi O'na özel has kokusuyla doldurarak konuşmaya çalıştım..
"Edmond.."
"Buradayım başımın belası..." kafamı kaldırarak mavi gözlere baktım bakabildiğim kadarıyla.
"Edmond.. Umarım pipin pek acımamıştır... Hani tekme attım ya ben..." sözlerimin bitiminde Edmond işittikleriyle yüzünü buruşturduktan sonra başını eğerek saçlarımdan öptü.
"Yok .. Bir şey olmadı, sen merak etme beni." güldü, sesi üzerime tatlı bir karıncalanma yaratırken gözlerimin kapanmasına daha fazla engel olamadım. Başımı daha çok saklandığım yere sokulurlen Edmond mırıldandığım şeylere dikkat kesilmişti.
"Sensiz nefes almıyorum ki ben..." dedim güçlükle duyulan bir sesle. İç çekti, yürüyüşüne duraksama katmayarak çıkışa ilerlediğinden emindim.
Dışarı çıktığımızı esen ılık rüzgarın boynumdan aşağı girmesiyle anladım. Yüzümü yalıyor terlemiş bedenimi sarıyordu. Homurdandım. Edmond adımlarına son verince nerede olduğumuza bakmak için başımı çevirip etrafa baktım. Barın önündeki ufak park alanında arabasının hemen yanındaydık. Kapıyı açıp arabaya beni dikkatlice yerleştirirken ben de gözlerimi tekrar kapatmış başımı geriye yasladım. Eve mi götürecekti beni? Yoksa başka bir yere mi bilmiyordum. Yine her şeyim birbirine girmişti. Ne kadar bir süredir hareket halindeydik bilemiyordum ama arabanın durmasıyla kısa süren yolculuğumuzda böylece bitmiş oldu. Edmond zaman kaybetmeden kapısını açıp arabadan inerek benin bulunduğum yere geçti, kapımı açıp bağladığı emniyet kemerimi çözerek yine ikaz etmeden beni kucakladığı gibi bir binaya yöneldik. Gözlerimi güç bela açarken ne göreceğimi tartıp etrafa bakındım ama puslu bulanık görüntüden başka bir şey seçemedim.
"Hey..." diye ciyakladım kollarında debelenirken. "Burası benim evim değil ki neden buraya geldik?" dedim mızmızlanarak. Benim çıkışıma karşılık yine gülmüştü, onun için savurduğum küfürleri duysaydı ne düşünürdü ki acaba diye içimden geçirirken öfkeyle homurdandım."Rahat dur, düşüreceğim seni!" demesiyle kıpırdanmayı bırakarak Kuala misali yapıştım mavi gözlüme. Bina kapısını açtıktan sonra içeri geçip merdivenleri tırmanarak asansörün önünde durduk. Duraksadığını fark etmemle kafamı kaldırıp ona baktım.
"Neden durduk?" diye sordum dilim dolanırken.
"Kapıyı açmamda yardım et." dedi boynuma doğru nefesini verirken. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra uzanarak kapıyı açıp asansöre binmemizi sağladım ve ardından tekrar Edmond'a sokularak eski pozisyonumu alıp gözlerimi kapadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1
Teen FictionBen; Bana kurduğum Dünya'da sahteliklerle doluyum... Gerçek olmasını canla başla istediğim tüm karmaşalarıyla beraber 'sahte' bir oyunda başrolüm! -Nurhayat Turna