Edmond'un Ağzından
Hayat klişelerden ibarettir çoğu zaman ve o klişeler her bireyde farklı şekil alır, ona göre yaşamasını sağlardı. Zorluk ya da kolaylık kavramı insandan insana fark yaratıp kişiye özgü formunu değiştiriyor karakterlerinin özellikleriyle can buluyordu.
Bu benim içinde geçerli bir oluşumdu. On sekiz yaşında, hayatı pek te ciddiye almayan ben; birçoğunun bulaşmak istemeyeceği dert, birçoğunun da kendini kucağıma atmak isteyeceği altın çocuktum. Başıma buyruk olmam ailemin hiç hoşuna gitmese de bu benim hayatımdı. Cefasını da ben çekmiştim sefasını da ben sürecektim. Eğitim öğretim hayatım orta kararken lise son sınıfa ulaşmış üniversiteye bir adım uzakta kendinden bir haber bir bireydim. Her genç gibi gönül maceraları olan eskiye gömdüğüm defterdeki hayattan dersler almıştım. Kalp kırıkları, kuyruk acısı, can yanması, kırılan burun, çatlayan bilekler... Ah, kavga etmeyi seven, fazla da beladan uzaklaşamayan sorunun ta kendiyim. Kimine göre belanın ete kemiğe bürünmüş hali olsam da bana göre zararsızdım. Aslan'ı da dürtmediğinde zararsız olurdu fakat yakaladığı avı elinden alınca işte o zaman kopardı kıyamet.
Kendi çapımda depremler yaratmış tufanlara sebep olmuş kıyameti koparmış olmam, bu benim kötü çocuk damgası yememi engellemiyor aksine çanak tutuyordu. Ama kimseye zararımda yoktu. Tabi belli başlı kişiler hariç! Hele ki gözüme batan son derece sıradan bir kız olan iki ayaklı felaket te buna dahildi.
Tanrım!
Sakindim oysa, en azından onu fark edip farkında olmadan takibe almadan çok öncesine kadar. Örneğin Pazartesi günü, o berbat sendromla başım dünden kalmamın verdiği ağrıyla çatlarken okul otoparkında bulduğum boş yere yeni oyuncağımı park edip kabusumu yaşamayı planmamıştım ki oturduğum koltuğumda cama doğru savrulmamı sağlayacak türde ufak bir sarsılma ile Dünya benim için o an dönmeyi bırakıp, kenara çekildi. İçimde patlayan yanardağlarıyla kanımda fokurdayan öfke lavları beynimi ekarte edip ne zaman kurtulduğum emniyet kemerime olan şaşkınlığımla arabadan dışarı fırladım. Ama ben son derece uysal, son derece sakindim! Sakin adımlarımla burnundan soluyarak ileri adım atarken yine O kız çıktı karşıma. Hani ahım şahım bir yanı olmasa da kendine özgü güzelliğe sahip kadınlardandı ve beni en sinir edecek türe mensuptu. İçimden yükselen hiddetle adımlarımı ileri atarak resmen kükredim.
"Hey! Seni sülük, ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Arabamın bu hali ne böyle." benim bağırmamla renk atan Mandy'e gözlerimi kısarken arabadan bir üst model daha çığırtkan sarı bir kız fırladı. Aslında ben asla bir kıza -ki karşımdaki çelimsiz bedenin sahibine kız demek için şahit gerek- bağırmaz, kükremezdim. Ama bu günlük bir istisna yaparak içgüdülerimin seçmiş olduğu kurbanıma saldırdım! Saldırdım derken boynunu kavrayıp kafasını koparmasam da en az o raddeye gelmiştim. Mandy ile bir kaç sefer okul içerisinde denk gelsek de dönüp bakmayacağım kızlar kategorisindeyken şu an ürkek bir tavşanı andıran kızdan gözlerimi alamıyordum. Aralanan yumuşaklığını merak edeceğim dudakları arasından bir şeyler çıkıyordu fakat iç sesimden ötürü Mandy'nin ince sesini duyamıyordum. Bakışlarım X-RAY cihazı kesilmiş baştan aşağı Mandy'i tararken bana sövse de duyamazdım. Aklım başka bir yere kaçmıştı bir kere, toparlanman uzun zamanımı alacaktı. İki yanımda yumruk olmuş ellerimi açıp daha dik bir şekilde durmaya başladım. İncelemem devam ederken Mandy'nin yanında biri bitti.
Sarışın çığırtkan arabadan ağzında ateşler saçarak fırlayıp korumacı bir tavırla Mandy'nin yanında biterken kocaman açtığı ağzından tükürükler saçarak ipe sapa gelmez şeyler haykırmaya başladı. Bir ara tiradı bitmeyecek diye düşünürken bakışlarımı çekmekte zorlandığım Mandy sonunda isyan bayrağını çekerek bağırmıştı. Açık bıraktığı koyu kahve saçları omzundan aşağı dökülürken uzun olduğunu fark ettiğim bacaklarını saran kotuna baktım. Üstünde bol bir tişört, ayağında sıradan sporlar varken bile güzel bir fiziğe sahip oluşu dikkatimden kaçmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1
Teen FictionBen; Bana kurduğum Dünya'da sahteliklerle doluyum... Gerçek olmasını canla başla istediğim tüm karmaşalarıyla beraber 'sahte' bir oyunda başrolüm! -Nurhayat Turna