Kitaplarda okuduğumuz o güneşin ışıkları nazlı nazlı süzülüp odaya perdelerin arasından girerken baş roldeki hatunun yataktaki seksi dönüşlerinin dolgun kıvrımlarının ballandırarak anlatıldığı gibi değildi gerçek hayat. Kurduğu saat çalar uyanırdın ya da ben gibi şanlı kişileri dostlarını çaldığı kornalarla ayağa dikilirdi herkes. Ama bu sefer saatimi kırdığımı göze alırsam telefonumdan kurduğum saatin sesiyle uyanmıştım yeni güne... Okul zamanı uyuşukluğum tutsa da elimden geldiğince hızlı(!) bir şekilde kıvrak hareketlerimle yatağımdan kalkmıştım. Sera yine kargaların kahvaltısını yapmasını beklemeden kapıya dayanmıştı. Korna sesi tüm sokağı inletiyordu. Ayaklarımın üzerine basmamla üstümdekilerden kurtulmak için başlattığım savaşta cebelleştim. Pijamalarımdan kurtulup okul için üzerime seçtiğim sıradan kot ve tişörtümü geçirerek süratle banyoya koştum. El ve yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odama geçip saçlarımı fırçalayarak çantamı kaptığım gibi çıkışa yöneldim. Göz ucuyla boy aynasındaki yansımama bakınca ben de bu gün için farklı bir güzelliğin olduğunu fark ettim. Üstümde gri bir bluz bulunmasına karşın alt tarafları çeşitli renklerle çizgili şekildeydi, altınaysa dar paça bir kot ve onları tamamlayan siyah babetlerim ile siyah çantamla kendimce şık görünüyordum. Kapıya gitmek yerine kararımı değiştirerek cama koştum.
Sabırsız bir tavır sergilemekle meşgul olan arkadaşım kornaya ard ardına basıyor ve hırsını tırnaklarından çıkartıyordu. Pencereden ona baktığımı görünce sabırsızca kafasını salladı. Arkadaşımı bekletmemek adına çabucak odamdan fırladığım gibi sessiz olmaya özen göstererek merdivenlerden inmeye başladım. Anneme yakalanmak istemiyordum, yarı pişmiş omlet işkencesine maruz kalmak istemiyordum. Posasıyla beraber karman çorman portakal kabuğu parçacıklarıyla dolu portakal suyunu içmek istemiyordum! Bu yüzden anneme görünmeden hızla evden çıktım. Dış kapıyı kapatıp derin bir nefes alırken üç basamağıda atlayarak arabadan inmiş kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde delici bakışlarını bana dikmiş olan arkadaşıma doğru koştum.
"Hadi ama Mandy! Her sabah seni erken saatlerde beklemek zorunda mıyım ben?!"
İç çektim. Doğru, öyle bir zorunluluğu yoktu ama yine erken geliyordu.
"Aman bee Sera. Alt tarafı yarım..." bakışlarından tehdit altında olduğumu anlayıp cümlemi toparladım."Tamam tamam, bir saat bekledin. Sanki ne var yani beklesen, ben de seni-"
Kafama yediğim şaplakla beraber Sera'nın kırmızı Mini Cooper'ına binerek okul yolunda yol aldık. Korkarak Sera'ya baktım, burnundan soluyordu ama onu beklettiğim için değildi bu öfke. Konu farklıydı anlaşılan... Sessizce yerime sindim.Sıkıntılı bir nefes çektim içime. Benim halimde ki tuhaflığı fark edince yüzünde gülümseme oluştu.
"Hadi ama Sera, senin munzur suratına alışık değilim. Sırıt biraz!" diye takıldım arkadaşıma. Başını iki yana salladı ama gülmedi.
"Mandy... Dünden beri hiç olmadığın kadar sessizsin, tatlım sorun ne?"
Hain! Benim taktiğimi bana satıyordu, bu savaşta asla yenilgi almayacaktım. Sera'nın yaptığı atağı boşa çıkartacaktım.
"Ha! Ben mi? Yok öyle bir şey. Baksana çenem ne kadar düşük. Sana öyle gelmiş. Şu Jessie J'nin CD'si nerede?"
Taktik mi demiştim ben? Boşverelim onu biz.
"Torpido gözündedir, nerede olacak. Hem lafı değiştirmesene ya!"
Torpidoyu kurcalamayı bırakarak başımı Sera'ya çevirdim. "Hangi lafı," diye mırıldandım, anlamaza yatarak. Tekrar dikkatimi aradığım CD'lere vererek kurcalama işlemime geri döndüm. Sera gülerek başını salladı. Gülüşü yayvandı ama o ince dudakları tatlı bir şekilde aralanmıştı. Seviyordum ben arkadaşımı. "Hah buldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sahte Sevgilim | Sahte Serisi #1
Teen FictionBen; Bana kurduğum Dünya'da sahteliklerle doluyum... Gerçek olmasını canla başla istediğim tüm karmaşalarıyla beraber 'sahte' bir oyunda başrolüm! -Nurhayat Turna