İki yıl önce...
Luther'la uzun süre devam eden arkadaşlığımızın henüz ilk yılıydı.Koç Stark,elemelere katılan tüm çaylakları etrafında toplamıştı.Ve tabii,o çaylakları destekleyen kızları da.Sırayla bu yılki basketbol alanındaki okul takımının asillerini açıklamaya başladı.
-Jhonson David,Brooke Austin,Holden Daniel...
Daniel'ın adını duyduğum anda koşup bana sarılmasını beklemiştim ve bu yüzden ona doğru bir adım attım ama o,kız arkadaşı Hannah'ya doğru gülümseyip belini kavramıştı.Suratımı ekşitip geri bastım ama hemen yanımdaki Luther'ın heyecanlı hali beni başka bir dünyaya çekmeyi başardı.Birkaç saniye içinde.Baş parmağını dudaklarının etrafında gezdiriyordu.Stresli olduğu zamanlarda hep öyle yapardı.Güzel yüzünü izlemeyi bırakıp koçun söylediği isimlere odaklanmaya çalıştım.
-...Seattle Bradley,Goldberg Luther..
Adını duyduğu ilk anda kafasını kaldırdı,gözlerinin içindeki o ışıkla bana bakıp gülümsedi.
"Başaracağını biliyordum!" dediğimde heyecanla yanağımdan öptü ve belimi sımsıkı kavrayıp çevresinde döndürmeye başladı.
"Başardım Pearl!Başardım!Sen söylemiştin ama ben kendime inanmamıştım!Başardım!Takımdayım Pearl!"
Kahkahalarıma engel olamadım,herkes bize bakıyordu ve koca basketbol sahasında sesimiz yankılanıyordu ama umrumuzda değildi çünkü Luther,takıma girmişti ve zaten ben de onun kollarındayken dünyadaki başka herhangi bir şeyi umursamıyordum.
Goldbergler'in evinin arka bahçesinde Daniel ve Luther'ın takıma alınmasını kutlamak için piknik tarzında ufak bir buluşma düzenlemiştik.Bayan Goldberg ve annem,harikalar yaratmıştı.
Kutlamadan sonra herkes kahve içmek için salona gittiğinde Luther bileğimden tutup beni bahçeye doğru sürükledi.
O sırada Bayan Goldberg bana sesleniyordu.Biz de olduğumuz yerde,tam bahçe kapısında durup sesin geldiği yöne baktık.
"Pearl tatlım şu bardakları..."
Bayan Goldberg'in gözleri bileğimdeki ele kaydı ve sonra Luther'a bakıp güldü.
"Görmedim."
"Anne daha önce de söyledim; biz çıkmıyoruz."dedi Luther bıkkınlıkla.
"Gidin hadi,görmedim dedim."
Arkadaşlığımızın henüz ilk zamanları olduğu için ailemiz dahil çevremizdeki herkes bizi (ya da tek taraflı duygulara sahip olduğum için sadece Luther'ı) yanlış anlıyordu.
Utançtan yanaklarım kıpkırmızı olmuştu ama yine de belli etmemek için elimden geleni yapıyordum.
Luther bileğimi bırakmadı,arka bahçenin kapısından çıkıyorduk ve ben hala nereye gittiğimizi sormamıştım.
Okul yoluna girdiğimizde bileğimi Luther'ın elinden kurtardım.
"Ne oldu?"diye sordu şaşırmış bir halde.
"Nereye gidiyoruz?"
"Soru sorma."
Tekrar bileğimi kavradı.
"Luther..."diye söylendim ama aslında içimden beni bu kasabadan çok uzaklara kaçırıp evlenme teklifi etmesini diliyordum.O yanımda olduğu sürece nereye gittiğimizin pek bir önemi yoktu aslında.
Siyah okul kapısından girip binanın soluna döndük ve spor salonuna gittik.Salona girince basketbol sahasına yetiştiğimizde Luther bileğimi yavaşça bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018
Chick-Lit"Sanırım bu benim doğumumdan ölümüme kadar yaşadıklarım arasından,size anlatabileceğim en iyi beş yılım.Lise hayatında yaşadığım şeylerden rehabilitasyonda ve Newark'ta edindiğim tüm tecrübeler,kazalar,yalanlar,hisler,hüzünler ve kahkahalara kadar o...