Luther'ın onu sevdiğimi öğrendiği geceden sonraki gün,pek de üzerine konuşulacak bir gün değildi.
Herkes evi terk ettiğinde annemin verdiği alışveriş listesini tamamlamak için dışarı çıkıp iki cadde aşağıdaki markete gittim.
Hava hafif esintiliydi.Sabah çok fazla sosis yediğimden olsa gerek,midemde bir bulantı hissediyordum.
Keyifsizdim ama okul yerine bir markette olduğum için pek mızmızlanmıyordum.Listeyi tamamlayıp beş büyük ve iki küçük poşetle marketten çıkarken Oliver'ı gördüm.Dün geceye,Luther'a ya da büyük beyaz yalanımın ortaya çıkışına dair bir şey hatırlamak istemiyordum.Ama Oliver bana yardım etmekte ısrar etti.Elimdekiler ağır olduğu için,sonunda pes ettim.
Ağır olan poşetleri eline tutuştururken "Dün geceyle alakalı tek kelime edersen,üzerine kusarım." Dedim.Önce güldü ama sonra ciddi olduğumu anlayınca o da normal bir surat ifadesiyle "Tamam." Dedi.
"Uslu duracağım."
Havadan sudan,Bayan Solange'dan,matematik dersi finalinin nasıl olacağından konuştuk.
Önce bana sadece eve kadar eşlik edecekti ama konuşma sırasında Mike ve Sath'in doğum günü olduğunu öğrendi,sonra da bana dönüp güldü.
"Bir partide olması gerekenler,"dedi ukala tavrıyla.
"Pasta,eğlence ve tabii ki bir Oliver!"
Ona bunun bir parti değil de dokuz yaşına girecek olan erkek kardeşlerimin doğum günü kutlaması olduğunu anlatmaya çalıştım ama dinlemedi.
Eve vardığımızda ben poşetlerdeki ıvır zıvırları dolaba kaldırırken o salonu süslemeye başlamıştı bile.
Bir ara,Oliver salon süsleriyle kafayı bozduğu bir ara,Lily'yi arayıp okula neden gelmediğimi anlattım.Okulu ekip yanıma gelmek istediğini ama kimya sınavı olduğunu söyledi.
"Dinle Lily" dedim.
"Sen benim için okulda kal.Ortama bir bakarsın.Sonra derslerin bitince spor salonuna gidip Danny'yi alırsın,bizim evde buluşuruz."
İstemeye istemeye kabul etti.
Telefonu kulağımdan çekip mutfak masasına bıraktıktan sonra salona,Oliver'ın yanına gidip pasta işini halletmemiz gerektiğini hatırlattım.
Salonu süsleme işini ben devralırken o da pastane şefi amcasını arayıp bir şeyler ayarlamasını istedi.
Sonra süs işlerini bitirdik ve önce hediyeleri,daha sonra da pastayı almak üzere dışarı çıktık.
Oliver,her zamanki gibi ukala,eğlenceli ve hayat doluydu.Hediye alırken ufak çirkin bir maymunu suratıma doğru yaklaştırıp garip sesler çıkarttı.
Eğlenmiyordum ya da mutlu değildim ama yine de çabasına karşılık güldüm.
Bir ara,o üst kattaki oyuncaklara bakmaya gitti,ben de arkamı dönüp rafları tekrar gözden geçirdim.
Mor bir ayıcıkla göz göze geldiğimde bir anda kafamı sağa çevirdim ve içerisinde bulunduğumuz oyuncak mağazasının tam karşısındaki sokak lambasının direğine yaslanmış olan Charlie'yi gördüm.
Sigara içiyordu.Bir eli deri ceketinin cebindeydi,öteki eli sigarayı tutuyordu.Korkunç mavi gözleri yere çevriliydi,sonra benim ona baktığımı hissetmiş gibi bir anda kafasını kaldırdı.Göz göze geldiğimizde –öylesine bir uzaklıktan beni görüp görmediğini bile bilmiyordum ama yine de- bakışlarının sertliğini suratımda hissettim.Bir katil ya da azılı suçlu gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018
Chick-Lit"Sanırım bu benim doğumumdan ölümüme kadar yaşadıklarım arasından,size anlatabileceğim en iyi beş yılım.Lise hayatında yaşadığım şeylerden rehabilitasyonda ve Newark'ta edindiğim tüm tecrübeler,kazalar,yalanlar,hisler,hüzünler ve kahkahalara kadar o...