Bölüm 13:"Sinirli Bir Pearl"

275 21 4
                                    

Sabah olduğunda,büyük evin içini ilahi sesleri dolduruyordu.Başucumdaki telefonumdan saate baktım.

Tanrım!

Henüz güneş bile doğmamak için annesine birkaç dakika daha diye ısrar ediyor olmalıydı.Saat 6.04'tü ve bu saatte düğünüm olsa bile uyanmazdım,tabii Luther'la evleniyorsam o başkaydı ama...

Saat 6,7,8 ve 8.30'a kadar düzenli olarak uyandırıldım ama yine de pes etmeden uyumaya devam ettim fakat en son saat 8.43'te annem odaya öyle hızlı bir şekilde girdi ki,yataktan zıplıyordum.

"Kalk artık Pearl!Şu depresyona girmiş kız havanı bir kenara bırak ve en azından Coolidge’tayken normal davran.Lütfen,senin yüzünden huzursuz ve sürekli kötü şeyler söyleyen bir anne olmamı istemiyorsan,biraz duyarlı davran!”

Annem homurdanarak dışarı çıktığında duyarlı davranıp hazırlandım ve kahvaltı salonuna indim.Büyükbabam elinde kahvesi,ayaklarını karşısındaki sehpaya uzatmış,yanında oturan ve onun kırklı yaşlarını andıran babamla birlikte HBO Sabah Haberleri’ni izliyordu.

Maggie Teyze balkonda telefon görüşmesi yapıyordu.Daniel etrafta yoktu ama kesin koşuya gitmişti.Robin ve Sath annemin yanında Amanda ile beraber sohbet ediyordu ve Mike hala kahvaltı masasındaydı.

Usulca yanına oturdum.

"Beni mi bekledin?"

Kafasını bana çevirmeden kaşlarını çattı.

"Cezalıyım."

Artık ne yaptıysa,annem onu cezalandırmıştı ve o da benimle birlikte kahvaltı masasında oturmak zorundaydı.

Benimle kahvaltı masasında bulunmak ceza listesinde yer alıyordu demek ki.

Benim için bu bir sorun muydu?Hayır.Umrumda mıydı?Hayır.

Sessizce birkaç kahvaltılık sos ve peynir yedim.Biraz da Gorrs marka elma suyu içtim ama hiç zevk almadım çünkü Fairview daima en iyisiydi fakat Coolidge'da Fairview marka meyve suyu yoktu çünkü Coolidge çok küçük bir kasaba.

x x x 

Kahvaltı masasından kalkacağım sırada tabağındakileri çoktan bitirmiş ve üst kata oyun oynamaya çıkmış olan Mike üst kat merdivenlerinden koşarak indi ve elindeki telefonumu hızlıca masaya bıraktı.

"George arıyor."

Robin "Kaslı kumral mı?" diye sorduğunda öğürme sesi çıkarttım ve aramayı cevaplamak için balkona çıktım.Maggie Teyze çoktan annem ile Amanda'nın yanındaki yerini almış,kahvesini içmeye başlamıştı.Robin fosforlu turuncu elbisesi ve bebek mavisi babetleriyle evin içinde dolaşıp şu tiyatro kulübü için hazırlanıyordu.

Bu aileden kaçabileceğim tek yer balkon,diye düşündüm.Ya da ölüm.

Derin bir nefes alıp aramayı cevapladım.

"George?"

İlk yirmi saniye sadece seçemediğim kelimelerden oluşan fısıldaşma sesleri duydum.Sonra George canlılıkla konuştu.

"Hey!Pearl!Nasılsın?"

Sesindeki gereksiz sevimlilik tonu bana tuhaf gelse de,farklı bir tepki göstermedim.

"İyi sayılırım.Sen nasılsın?"

"Ah,ben...Ah ben de iyi sayılırım.Özledim seni ve ah...şey...Coolidge'ta olduğunu duydum.Eğer müsaitsen görüşelim mi?"

George Hunter ve beni özlemek,ha?

Bu tuhaftı ama daha tuhafı neydi biliyor musunuz,onu tanıdığım üç yıl boyunca dışarı çıkarmaya zorlamıştım ama o hep evde kalmak isterdi.Tıpkı Lily gibi bir asosyaldi George.Tamam,kimse Lily kadar asosyal olamaz ama yine de ona yakındı.George kadar içine kapanık,duygularını belli etmeyen ve aşkından ölse dahi kılını kıpırdatmayacak birinin beni özlemesi,bunu bana söylemesi ve benimle buluşmak istemesi inanılmaz tuhaftı.

"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin