Çimlerin üzerinde oturup,gökyüzünü izleyerek geçirdiğim kırk dakikanın sonunda duyduğum sesle gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtım.
“İnsan seni gündüz bulamayacak mı George?”
“Eğer Trevor Jonsen’dan alıntı yapmaya çalışıyorsan bu çok saçma.”
Gülerek yanıma oturdu.Kafamı ona çevirmeden de suratındaki sırıtmayı hissedebiliyordum.
“Tanrım!Az önce sana George diyordum ama bir anda Lily’ye dönüşüverdin.Sensin saçma olan.”
Zoraki bir şekilde güldüm.
“İkisine de benzemiyorum ben.Ayrıca o George değil,Gregor.”
Koluma sahte bir yumruk attı.
“Kitabın her cümlesini aklımda tutamam ya,”
Bu kez içtenlikle sırıttım.
“Bu kitabın ilk cümlesi seni salak.”
“Sensin salak.”
Bana tekrar sahte bir yumruk atmak için elini kaldırdı ama nedenini anlamadığım bir şekilde durdu ve elini omzuma atıp beni göğsüne bastırdı.
“Söyle bakalım.Neden buradasın?”
Anın büyüsünü bozmak istemiyordum.Ama korkunç gerçek şuydu ki;kolunu omzuma atan ve beni hayaller diyarına taşıyan genç adam,aşık olduğum ve iki gün sonra terk etmek zorunda kalacağım en yakın arkadaşımdı.Ve ben her ne kadar bunu ona söyleyemeyecek olsam da,burada olmamın bir sebebi de oydu.
O an,bununla ilgili bir şey söylemedim ve düşünmemeye de özen gösterdim.
“Yalnız biriyim,”dedim sadece.
İç çekti.
“Ben de öyleyim.Ne olmuş yani?”
“Ah,yapma ama.Senin bir kız arkadaşın var.”
“O anlamda bir yalnızlık mı?”
“Başka hangi anlamda olabilir ki?Yani,sen bir sorun yaşadığında kız arkadaşına gidersin çünkü o senin her şeyindir.Ben bir sorun yaşadığımda buraya gelip gökyüzüyle konuşurum.Çünkü tekrarlıyorum,ben yalnız biriyim.”
Bir süre sessiz kaldık.
“Ama ben bir sorun yaşadığımda senin yanına geliyorum.”dedi usulca.
Bir an için durdum.Bu doğruydu. Ama sorunları olduğunda Larissa’nın yanına gitmemesinin sebebi,kendi sorunlarıyla başkalarını üzmek istememesiydi.Ben farklıydım çünkü ben diğerleri gibi insanların sorununu dinleyip üzülmüyordum.Onları mutlu etmeye çalışıp başarılı olunca seviniyordum.
“Bir şey söylemeyecek misin?”dedi birkaç dakika sonra.
“Ne söyleyebilirim ki?”dedim düşündüğümü anında söyleyerek.
“Mesela,”dedikten sonra duraksadı.
“Babanla neden kavga ettiğinden bahsedebilirsin.”
Luther yüzümü göremediği için rahatça göz devirdim.
“Ciddi misin?O klasik konuşmayı yapacak mıyız yani?”
Güldü ve “Tabii ki yapacağız,”dedi.
“Klasikler en güzelidir.”
Kaçışım olmadığını anladığımda doğrulup Luther’ın kolunun altından çıktım.Manzaraya bakarak bir dakika kadar oyalandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018
Chick-Lit"Sanırım bu benim doğumumdan ölümüme kadar yaşadıklarım arasından,size anlatabileceğim en iyi beş yılım.Lise hayatında yaşadığım şeylerden rehabilitasyonda ve Newark'ta edindiğim tüm tecrübeler,kazalar,yalanlar,hisler,hüzünler ve kahkahalara kadar o...