Babamla konuşmak için tek engel önümdeki büyük kahverengi kapıydı.Ah,evet bir de korkularım.Kesinlike şu an içeride olmamamın ve yaklaşık on dakikadır bu kapının önünde beklememin tek sebebi korkudan ölecek olmamdı.Kapı ironik bir şekilde beni engellemiyordu.Onu açıp içeri girebilirdim.Ama her defasında ellerim kapı kolunu açmıyordu.
Mide bulantımın sebebi de korkuyor olmamdı.Fakat babamın söylediklerinden sonra yemekte hiçbir şey yiyemediğim için,kusacak bir şeyim de yoktu.Ancak korku kusabilirdim.Zira vücudumda kandan çok korku barınıyordu o an.
Derin bir nefes aldım.
Yapabilirsin,dedim kendi kendime.Sen güçlüsün,Pearl.Bunu yapabilirsin.
Ama ben,babamın söyleyeceklerini kaldıracak kadar güçlü değildim.Hiç olmamıştım.
Yapamazdım.Başaracağıma gerçekten inanmasam da en azından ellerimi kandırıp kapıyı açmaları için cesaretlendirebilmiştim.Kapıyı açıp içeri girdiğim an kahve kokusu bedenimi kucakladı.İçeride yumuşak bir hava vardı.Babam pencereyi nadiren açardı ve ben o nadir anlardan birindeydim.Kahve kokusu ve yaz aylarına yaklaşmanın verdiği hafif tatlı esinti birbirine karışmıştı.İçimin huzurla dolmasına izin verdim.
Babam elindeki siyasal roman kitabını okumaya devam ettiği için,sessizce beni fark etmesini bekledim.Çünkü kitap okurken rahatsız edilmek,Hasta Vicky'nin de dediği gibi "Hiç hoş değil!"di.
Ayrıca,gün içindeki gözlerimlerimle,babamın sinirli olduğunu anlayabilmiştim.Kitap okurken onu rahatsız etmek,bir çeşit intihardı.
Sessizce ayakta onu beklerken odasını incelemeye başladım.
Babamın çalışma odasının duvarları tamamen kitaplık ve raflarla kaplıydı.Duvar rengini bilmiyorduk.Mike'a göre,odanın duvar renkleri o kadar gülünçtü ki,babam buraya kütüphane süsü vererek bu utancını kapatmıştı.
Daniel duvarların Miami Heat'ın takım renklerinde olduğunu söylüyordu.Daniel ile babam aynı düşünce tarzında oldukları için,bu mantıklı bir ihtimal olabilirdi.
Robin ise,duvarların gri olduğunu söylüyordu.Fakat depresif kız kardeşim için her şey griydi.Ne siyah ne de beyaz.Ne doğru ne de yanlış.Tuhaf bir hayat felsefesi vardı.
Annem buraya ilk taşındıklarında duvar renklerinin beyaz olduğunu hatırladığını söylüyordu.
Bense bu konuda fikir üretmek istemiyordum.Babamın çalışma odasının duvarlarının hangi renkte olduğunu ölene kadar öğrenemeyecektim belki de.Ne kadar merak etsem de,bilmek istemiyordum.Çünkü bazı şeyler bilmediğimiz sürece güzeldi.Belirsizliğiyle kalmalıydı,tüm çekici gizemiyle.
Babamın kahverengi kitaplığını incelemeye başladım.Çok fazla kitabı vardı ve bunları türlerine göre ayırmıştı.
Romanlar,Eski Davalar,Bilimsel Dergiler,Pearl'ün kitapları.
Sırasına göre kitaplara bakarken bir anda benim kitaplarımın olması gereken yerin başka kitaplarla dolu olduğunu gördüm.Üzerinde "Şiir Kitapları" yazıyordu.Babam bu kitapları dolabında saklamıyor muydu?Ben kitaplarımı oraya koyabileyim diye,en sevdiği kitaplarını sakladığını sanıyordum.Bir dakika.Kitaplarım neredeydi?
Babam kitabı okumayı sürdürüyordu.Tuhaftı belki de,ama sinirlenmiştim.Birçok ihtimal vardı,bana kitaplık almış olabilirlerdi,taşınıyor olabilirdik.Ama son zamanlarda duygularım fazlasıyla yoğundu,sinirliydim ve kitaplarım benim için değerliydi.Bu nedenle ne babamın o kitabı bitirmesini ya da beni fark etmesini bekleyebilirdim,ne de diğer ihtimalleri düşünebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018
ChickLit"Sanırım bu benim doğumumdan ölümüme kadar yaşadıklarım arasından,size anlatabileceğim en iyi beş yılım.Lise hayatında yaşadığım şeylerden rehabilitasyonda ve Newark'ta edindiğim tüm tecrübeler,kazalar,yalanlar,hisler,hüzünler ve kahkahalara kadar o...