Pazar günü,eve dönüş yolunda herkes vedalaşırken büyükbabam yanıma gelip elini omzuma attı.
"Bunu sana vermek istiyorum Kate."
Ona ters ters baktığımda güldü.
"Pearl Kate."
Omuz silktim.
"Sadece Pearl de olurdu ama...Her neyse."
Küçük bir gülümseme verdim ona.Sonra bana uzattığı kutuya baktım.Siyah ,üzerine kırmızı bir kurdele sarılmış küçük bir kutuydu.
"Nedir bu?"
"Bir haç."
"Ah,büyükbaba..."
Tepkimi gördüğünde güldü ve elini omzumdan çekip tam karşıma geçti.Kutuyu sol elime tutuşturdu.
"Beni bir yobaz olarak gördüğünü biliyorum,tamam mı?Sana ağır gelse bile en azından sadece yaşlı bir yobazın isteğini yerine getir."
Büyükbabamın omzunun arkasından annem konuştu.
"Ya da sadece büyükbabana olan sevgin için al onu."
Herkes gülerken ben de gülümsedim ve "Teşekkürler,"dedim.
xxx
Öğleden sonra saat 4'tü.Growfield'a dönmüştük.Odamdaki aynanın karşısında büyükbabamın bana hediye ettiği kolyeyi inceliyordum.
Gümüş bir kolyeydi.Küçük,üzerinde beyaz taşlar olan bir haç işareti vardı ucunda.Güzeldi ama sadece aksesuar olarak.Benim için pek bir anlamı yoktu.
Hatta annem ısrar etmese onu geri vermeyi bile düşünmüştüm.Ama bilirsiniz,Amelia Holden'ın cehennem ateşi saçan bakışları vardı ve bundan kaçmak,çoğu zaman imkansızdı.
Tüm bunları kafamdan atıp,yavaşça yatağıma uzandım.
Uzun süreden sonra Luther ve ben eskisi gibiydik.Sonunda!
İki ay boyunca bana yaşattığı o cehennem yüzünden üzgün olduğunu söyledikten on dakika sonra yine eski halimize döndük.Yani o aldatılmadan önceki halimize.Mutlu en iyi arkadaşlar Luther ve Pearl olduk yeniden.
Tabii,o biraz yıpranmış bir mutlu en yakın arkadaştı ve ben ona hızla ayak uydurabilmiştim çünkü ben tanıştığımız gün yıpranmaya başlamıştım.Ama bu ayrıntıları boş vermeliydik.
Odamın duvarlarına bakarken alt sınıflardan Sam'in benim için çizdiği resim çarptı gözüme.Biraz tuhaf bir kızdı,kabul etmek zorundayım ama ben de çok normal sayılmazdım.Ve sanırım zaten bu yüzden iyi anlaşıyorduk.
Sam'in çizdiği resimde küçük bir kız kocaman bir filin hortumunu öpüyordu ve filin üstünde de "Sam :P" yazıyordu.
Gülümsedim ve fil denilince akla gelebilecek ilk ismi aradım.Farklı anne-babadan olan kız kardeşimi;Lily'yi.
Özlemiştim Şeker Lily'mi.
İlk arayışta açmadı.Büyük ihtimalle yine bilgisayar oyunlarından birine takılıp kalmıştı.Ben de tekrar aradım.Meşgulse bile açıp küfür ederdi ve ben de daha sonra arardım,biz de böyleydik.
İkinci açışında "Pearl?"dedi her zamanki haliyle.
Aslında Lily herkesin Pearl dediği gibi Pearl demiyordu.R harfi ile L harfini herkesten daha farklı söylüyordu,yani Avustralya aksanından mıdır nedir,bir türlü çözemediğim bir şeydi.Sanki R harfine biraz daha baskı yapıyordu ama hala çözemediğim bir şey,o yüzden bunu da boş verelim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Tımarhaneden Yazıyorum..." #Wattys2018
Chick-Lit"Sanırım bu benim doğumumdan ölümüme kadar yaşadıklarım arasından,size anlatabileceğim en iyi beş yılım.Lise hayatında yaşadığım şeylerden rehabilitasyonda ve Newark'ta edindiğim tüm tecrübeler,kazalar,yalanlar,hisler,hüzünler ve kahkahalara kadar o...