APTAL*2

324 33 8
                                    


"Burda senin cesaretinden laf açmanın tam da sırası
Kalabalık caddelerde hürlüğün şarkısına katılırken ki
Padişah gibi cesaretli o, alımlı değme kadında yok."

***

*Medyadaki, Yetkiner Holding'in (Temsili) fotoğrafı.

Çağkan Yetkiner

Dün yine gece kulüplerinden birinde sabahlamaktan son anda kurtuldum. Babam aramasaydı Lagavulin marka viskimin bardakta son kalanını dudaklarıma götürmeye uğraşıyordum, ama doğrusunu söylemek gerekirse barmenden bir içki daha isteyecek halim kalmamıştı.

Şoförümüz Orbay beni tüm gücüyle bulunduğum yerden kaldırıp arabanın arkasına yatırdı ve şimdi sabahın bu erken saatlerinde iş yerine gitmek zorunda bırakıldığımdan kafam zonkluyordu.

Nereden çıkmıştı bu çalışma işi böyle, rahat ve gelişi güzel yaşamımdan hoşnuttum ben. Disiplin benim üzerimde fazla demode duruyor, yani nasıl anlatılır ki benim tarzıma göre değil işte.

Babam ve iş adamı kimliği yüzünden buraya mahkum edileceğimi biliyordum. Hiçbir zaman kendime hakim olabilen bir genç olamadım sürekli sızıp kaldığım barlardan, kulüplerden, discolardan toplardı beni. Önünde sonunda şirkette ki ofisinde çalışmaya ikna etti, nasıl yaptı anlamadım ama galiba ben de başka türlü olamayacağını düşünmeye başlamıştım. Onun istediği gibi bir evlat alana dek peşimi bırakmayacaktı Tardu Bey.

Ertesi sabah

Ağzıma kahvaltı niyetiyle hiçbir şey koymadan arabama bindim, yan koltukta ki koku Dalya'nın kokusuydu. İyice içime çektim bu enfes parfümü, belki de kendine has bir kokuydu ama mükemmeldi. İlginç bir kızdı bu Dalya, karşılaşmamız bile çok nadir görülen bir karşılaşmaydı ama ne yazık ki benim tipim değildi. Bana göre olan kızlar kolaydı, bir bakışımla da olsa gülümsemelerine yeterdim. Diğerleriyle kaybedecek vaktim olmazdı genelde.

Babam ofiste ki odama uğramadığı zamanlar sadece İ-pad'imle uğraşarak, ayaklarımı masanın üzerine uzatarak ve yardımcı asistandan ofis telefonunu kullanarak kendime kahve istemekle geçiriyordum günümü. Önümde duran yazılı A4 kağıtlarına boş gözlerle bakmaya alışmıştım artık, ayrıca bu bakış eli iş tutmak anlamına geliyorsa benim elim gerçekten iyi iş tutuyor.

Belki de öğle molasına kadar öylece odamda oturabilir ve artık benden bir parça olan kağıtlarıma bakabilirim.

Burada çalışanlar için öğle molası demek, hem farklı kişilerle sıcak ilişkiler kurmak hem de asosyal olmayı engellemek demek.

Daha buraya alışamadığım için kendimi bu kurallara uymak zorunda görmüyorum ya da onlar gibi basit çalışan olarak hissetmiyorum hayır, benim babamın iş yeri olmasıyla uzaktan yakından alakası yok bu şekilde düşünmemin.

Kapım birden aralandığında bacaklarımı aceleyle masadan indirdim, gelen babamın güzel asistanı Almina'ydı. Babam sanarak indirdiğim bacaklarımı tekrar kaldırdım. Umursamaz bir tavırla ona baktım. "Selam." dedi. "Tardu Bey bu dosyaları kopyalamanı istedi." diyerek elinde ki bileğim kalınlığında ki kağıtları işaret etti.

Masamın üzerine oturdu, giydiği mini dekolteli elbise, beyaz sütun gibi bacaklarını gözler önüne seriyordu. "Tamam." dedim elindeki dosyayı kaparken, odadan çıkıp onu orada öylece bıraktım.

Fotokopi, fax vb. İşler için kullanılan oda koridorun sonundaydı. Acaba zor olur muydu? Bayağı kalın bir dosyaydı ve akşama kadar bitiremeyeceğim diye düşündüm, buraya geldiğimden beri yapacağım ilk işti bu tabi.

APTALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin