APTAL*11

139 16 10
                                    

"Bir hüzün var gözlerinde; sanki sevipte söyleyememiş gibisin."

***

*Medyadaki Çağkan ve Dalya'nın temsili gifi olarak kalsın.

Dalya Kuday

Kapıdan girişte elime tutuşturulan davetiyeye göz gezdirdim. Üzeri bir çeşit kabartma desenlerle süslenip, içlerine altın tozuyla renk verilmişti.

Koridor boyunca yürümeye devam ettim. Çağkan'ın odasının önünden geçerken küçük Yetkiner kapıda dikiliyordu.

Dondurma mevzusu üzerinden haftalar geçmişti, ondan beri sadece selamlaşıp durmuştuk. Uzun uzun düşündükten sonra hatalı tarafın ben olduğumu fark ettim, hatta bu bariz ortadaydı. Kendimi ona karşı yakın hissediyor olmam, varlığını kabullenip alışmaya başlamam benim suçumdu, Çağkan'ın değil.

"Selam," dedim davetiyeyi tutan elimi havaya kaldırarak. "Nasıl gidiyor?"

Çağkan gözlerini üzerime eğdi. Kapının eşiğine yaslanmış haldeydi. "Fena sayılmaz." dedi. "Senin?"

Ellerimi arkamda birleştirerek parmak uçlarıma yükselip sallandım. "Her zaman ki gibi, yoğun." Gülümsemeye çalıştım, gözleri tam olarak gözlerimdeydi. Elimin birini saçımın arkasına götürüp başımı yana eğerken beni izliyordu.

Gözlerimi kaçırmaya başlamıştım. "Şey... Geçen ki dondurma olayı," diye başladım. Alt dudağımı sömürüyordum, devam ettim. "O sıra da içimde birtakım karışıklıklar yaşıyordum, aniden alakasız bir sözden bambaşka mesele yarattım. Haksız olduğumu kabul ediyorum, bunu telafi etmek istiyorum."

"Benim için atlatması zor bir süreç olmadı, akşamında yeni Çağkan'ı da alıp bara uğradım." Sırıttı. Bense ters tepki vermek ve ne kadar küstah olduğunu söylemek yerine onu dinledim. "Ama illa telafi edeceğim diyorsan, mesai bitiminde dondurma yemeye gidebiliriz."

Ağzım açık kaldığında yavaşça alt çenemi tuttu. "Neredeyse düşecekti, dikkatli olsan iyi edersin." Çenemi bıraktığında sesli bir şekilde güldüm. "Bir özürle telafi olur sanmıştım." dedim.

"Herkesin bildiği Çağkan, o dediğin yolu seçebilirdi ama bu Çağkan, yeni olan."

19.45

Bileğimde çevirdiğim saate baktım. Şirketin kapısının önünde, beklemekten ağaç olmuş vaziyetteydim. "İşte geldim." Çağkan saçlarını geriye savurarak, sırtına özel olarak dikilmiş ceketin düğmelerini serbest bıraktı.

"Acil bir toplantı çıktı da gelemediniz sandım Çağkan Bey, hoş geldiniz." Merdivenlerden inerken çantamdan spor ayakkabılarımı alarak topuklularla değiştirdim. "Biz erkekler Dalya Hanım, asla güzel bir kadınla olan randevumuzu iptal etmeyiz. Bir başka kadına daha söz vermediysek tabi."

Gözlerimi devirince, "Annem tabi ki." diyerek açıkladı.

Yürümeye devam ediyorduk, üstelik arabaya da binmeden yaklaşık iki cadde geçmiştik. "Çok mu uzak bu dondurmacı, daha yürüyecek miyiz?" dedim, kolumla ona yaslandım.

"İşte."dedi Çağkan, parmağıyla caddenin köşesini işaret ediyordu. Bakışlarımı dondurmacıya çevirdiğimde şaşırarak tekrar Çağkan'a döndüm. "Bizim dondurmacı bu."

Çağkan tek kaşını kaldırırken sırıttı. "Bizim dondurmacı derken?"

Sitemle, yüz ifademi değiştirdim. "Anladın işte Çağkan, bile bile soruyorsun." Saklamaya çalıştığım gülümseyişimle önüme döndüm.

APTALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin