"En sevdiğim şiirin
Altı çizili dizelerisin sen,
Ben aşka inanmam,
Ama sana inanıyorum."***
Medyadaki İzem, Çisil, Sonat, Arden ve Dalya'nın temsili fotoğrafı.
Dalya Kuday
Gardolabımdan kırmızı ekose elbisemi aradım. Geçenlerde çok beğenip almıştım, bugün giymem gerekiyordu. Çağkan'la buluşacak, bir şeyler yiyecek sonra belki sokak sokak dolaşacaktık.
Her dakika özlüyordum onu. Ayrıldığımız an, konuşmayı kestiğimiz an... Elbiseyi bulup giydim, aynadan kendi etrafımda dönüşümü izliyordum. Saçlarımı salık bıraktım, hafif bir makyaj yaparak odamdan çıktım.
Arabama atlayarak buluşmak için planladığımız mekana geçtim. Ayırttığı masaya doğru yürürken Çağkan, beni görüp ayağa kalktı. Sandalyemi çektikten sonra yanağından öpüp ona sarıldım. "Hoş geldin sevgilim."
"Hoş buldum Çağkan." Geçip karşısına oturdum. Muhteşem boğaz manzarasına karşı bir masaya oturmuştuk. "Çok bekletmedim değil mi?"
Sevimli bir şekilde gülümsedi. "Hayır, ben de yeni gelmiştim." Masanın üstünde duran menüyü bana uzattı. "Bir an önce sipariş verelim, öyle acıktım ki."
Uzattığı menüyü elinden alıp sayfalarını karıştırdım. "Neden seni almamı istemedin?" diye sordu. "Buraya gelmek için."
Kafamı kaldırarak mahçup bir şekilde Çağkan'ın yüzüne baktım. "Yorulma diye." Elimi elinin üstüne bıraktım. "Hem, kendim gelemiyor muyum canım." diye geveledim.
Bakışları değişmemişti, dediklerim onu ikna etmemişe benziyordu. "Bana daha çok, ilişkimizi ailen bilmesin diye böyle yapıyormuşsun gibi geldi." Tek kaşı kalkık halde bana bakıyordu. Anlamak fazla zor değildi.
En sonunda teslim olup, "Evet." dedim. "Seninle bu konuyu konuşmak istiyordum zaten." Duraksayarak doğru sözleri düşündüm. "İkimizin aileleri de tanıdık şirketleri yönetiyor, babalarımızsa tabiri caizse birbirlerine düşman, neredeyse düşman." Bakışlarına karşılık devam ettim.
"Hiç öyle bakma Çağkan. Beraber iş yapıyorlar, ortak ajanslarla çalışıyorlar ama bu onların içten içe birbirlerinden nefret ettiği gerçeğini değiştiremez. Düşünsene bunların üstüne bir de bizim ilişkimiz... Yani diyorum ki, ailelerimizin bunu sindirmesi için biraz zamana ihtiyaç var."
Elimle yavaşça yüzünü sevdim. Yaklaşarak elimi öptü. "Belki de haklısın." Sırıttı. "Ayrıca böyle gizli saklı olması, daha tutkulu hale getirir aşkımızı."
"Pisliksin." Gülümsedim. Siparişlerimizi verdikten sonra hava oldukça kararmıştı.
"İzem..." Tabağından başını kaldırmadan sürdürdü. "O ne dedi peki?"
Ağzımda ki lokmayı çiğnemekle meşguldüm. "Neye ne dedi?"
"Söyledin ya, Çisil falan sevinmiş benim sana aşık olduğuma. İzem ne dedi diyorum, yanınızda değil miydi?"
"Yanımızdaydı. Sana bir şans vermemi istedi Çağkan, İzem sandığın gibi biri değil." Güldüm. "Bence artık aranızda ki buzları eritme vakti geldi."
Bardağını ağzına götürdü. "Şirkete ilk geldiğim günden beri bana ters yapan o. Dalya bence İzem sana aşık, bu yüzden..."
Kafamı iki yana salladım. "Nasıl böyle dersin? O benim liseden beri arkadaşım hatta benim en iyi arkadaşım, hep yanımda olan, bana her koşulda destek olan, benim için kendini bile feda etmeye hazır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APTAL
Teen FictionAdı sanı bir camiânın içinde doğan, birbirlerine tamamen tezat iki gencin yolları, her şeyin olağan akışında kesişirse? ∆ 23.04.17 "Bana bir çocukluk, kalbimi onaracak iyi bir ilaç ve sonsuza kadar dinleyebileceğim mırıltılar borçlusun." ~yazar