APTAL*16

89 11 6
                                    

"Yırtarak geçiyor kalbimizden,
hayatı törpüleyen zaman,
şuramızda bir şey var
acıya benzer
umuda benzer
böyle günlerde her şey
hem acıya, hem umuda benzer."

***

Sonat Alazoğlu

Motosikletimi, sinemanın hemen yanına park etmiştim. Vera'nın demir parmaklıklardan inmesine yardım ederken polis sirenleri sokakta ötmeye başladı. Ne polisi şimdi diye söylendim kendi kendime.

"Bence izimizi kaybettirdik." Elini göğsüne götürdü Vera, heyecanla inip kalkıyordu. "Biraz daha koşarsak nefesim kesilecek."

Sahi nasıl gelmiştik biz bu duruma. Tek istediğimiz sinema filmi için bilet sırasına girmekti.

8 saat önce

Arden'le tokalaştıktan sonra Dalya'ya sarıldım. "Demek Venedik'e uğramadan döndünüz." diye takıldım ikisine.

Dalya sevecen bir ifade takınmayı sürdürdü. "Aman Sonat, Venedik şöyle dursun doğru dürüst bir yere gidemedik bile."

"Sonat photoshopla gönderir sizi oraya merak etmeyin." Arden'e tekrar sarıldı Çisil. "Dalya alınmasın ama çok özledim seni."

Benden sonra İzem'e kollarını açtı Dalya. İkisini yan yana görmek bizi hep neşelendirirdi. Aralarında kendilerinin fark edemediği bir tür enerji vardı, liseden beri arkadaş olmalarıyla da alakası olabilirdi tabi bunun.

İzem, aramızda doğal olarak Dalya'yı, hatta belki biricik anneannesinden sonra bile en çok onu önemsiyordu. Anneannesi diyorum çünkü hayatta tek tutunacak dalı oydu.

Aralarına Çisil katılmıştı üniversite macerasının ilk yıllarında. Sonra zaten beraber bu şirkette işe başladılar ve bağları kopmamak üzere sağlamlaşmış oldu. Benimle tanışmaları iki ayı buldu, Arden'le ise beş ayı...

"Öğle yemeğine yetiştiniz." dedim çıkarttığım ceketimi elime alarak. "Açsınız değil mi?"

"Şaka mı yapıyorsun?" Dalya gülümsedi. "Nasıl hemde."

Her zaman, bu vakitleri geçirdiğimiz lokantanın bahçesinde ki çardaklarından birine geçtik. Siparişlerimizi verirken İzem'de bize yetişti, ceketini almak için ofise uğramıştı. "Ee ne yiyoruz?"

Menülerden birini eline almıştı ki, Dalya ondan önce davrandı. "Tatlım ona, az kızarmış tavuk ve gazoz..."

Garson gitmeden atıldı İzem. "Gazoz yerine sütlü kahve lütfen."

Küçük not defterine isteklerimizi yazan, tahminimce burada yeni olan genç garson uzaklaşırken biz de muhabbete koyulduk.

"Dalya?"

Dalya Çisil'e döndü. "Efendim?"

Başıyla arka masayı işaret etti. Çisil ve Arden'in önünde; Ben, Dalya ve İzem'in arkasında kalan masaya aynı anda kafalarımızı çevirdik. "Çağkan serserisinin gözleri yine sende."

"Serseri değil o."

Çisil güldü. "Buna mı takıldın cidden."

APTALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin