APTAL*10

128 13 0
                                    

"Göç, çoktan başladı ruhumda.
Kim farkında derdimin
Zamanın dili lal,
Kalbimde çöl sessizliği var."

***

Çisil Sarkayı

Gözlerim sıcağın etkisiyle alev almış gibiydi. Kendi sıcağımda boğuluyordum. Koşmam gerekiyordu ama öylesine yorulmuştum ki soluklanmak için diz kapağıma eğildim. Etrafım alacakaranlıktı, kafamın üstünde ay ve birkaç yıldız parlıyordu.

Saç diplerimden akan boncuk boncuk ter ensemi ıslatıyordu. Nerede olduğumu tam çıkaramasam da, yaslandığım ağaçlardan ve nemli topraktan, korku filmlerinden fırlamış bir ormanın ortasında çaresiz kaldığımı biliyordum.

Yerde çatırdayan çalıların sesi beni anında kendime getirmişti. Korkmamam gerekiyordu, yıllar önce korktuğum için kendimi zavallı gibi hissediyordum. Cesur olabilirdim, şimdi olamadığım kadar.

Sesler yaklaşırken, sanki nefes alıp verişimi duyacakmış gibi göğsümü sıktım. Yerimi belli edeceğini düşünüp tedirginleştiğim kalbimi yokladım. Koşmalıydım yoksa yine beni bulacaktı, yine küçük bir kız çocuğu olduğumu umursamadan bedenime verdiği kadar ruhuma da zarar verecekti.

Bacaklarımda ki yara ve sıyrıklara rağmen, içimde ki o koca boşlukla beraber kaçacaktım.

Beni saran gölgesi nefesimi kesiyordu. Gargamelden korkan şirindim. Önümdeki sonsuz ormana doğru koşuyordum. Göz kenarlarımdan yaşlar süzülürken deli gibi ondan uzaklaştığımı sanıyordum.

Çoktan bileğimi yakalamıştı.

Boğazımı yırtan azgın çığlığım ormanı inletiyordu.

Sabaha karşı

Israrcı bir çığlıkla yataktan doğruldum. Elim, yüzüm kan ter içindeydi.

Bitti sanıyordum ama bitmiyordu, beş sene sonra kabuslar tekrar başlamıştı.

Elimi yüzüme kapatıp ağladım. Onca seans, terapi işe yaramıyordu. Nasıl yarayabilirdi ki, hayatımı içten içe bitiren bir kemirgenle yaşıyordum.

Karanlıkta ve yalnızken sürekli peşimdeydi. Lanet olsun ki tek bir ânı bile aklımdan gitmiyordu.

İntiharın bir çare olduğunu anlamamın üzerinden de ne yazıkki çok geçmişti. Ölmek sadece bu olayı değil, beni de bitirecekti.

Bu yüzden, savaşmayı seçmiştim. İnatla, inançla.

Gözyaşlarımı silip, terden boynuma yapışmış saçlarımı kafamın üzerinde topladım. Düşünecek bir işim vardı. Ailem, sevgilim ve doslarım. Çoktan delirmemek için sebeplerim vardı.

Yataktan kalkıp doğruca banyoya girdim. Soğuk bir duşun bıraktığı şok etkisini iliklerime kadar hissetmek, iyi gelecekti.

Döndüğümde, pencereden içeri süzülen ışık odamı aydınlatmıştı. Güneş ağaç dallarının arasından bana sırıtıyordu, anlaşılan banyo faslını biraz uzun tutmuştum.

Üzerime rahat bir şeyler giyip, saçlarımı havluya sıkıştırdım. Salona indiğimde kahvaltı masası kurulmak üzereydi, sandalyeyi çekip oturdum. "Günaydın, Çisil."

Başımı sola çevirdiğimde üvey kardeşim esneyerek benim karşıma geçti. "Sana da günaydın bücür."

Annemin kocasını oğluydu, çoğu zaman iyi anlaşıyorduk. Geçen yaz 10 yaşında girmişti, 11'de olabilir. Tam hatırlamıyordum.

APTALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin