"Oyuncak bebekler ülkesinden geliyorum,
Kağıt ağaçların gölgelerinin altından.
Resimli bir kitabın bahçesinde,
Masumiyetin toprak sokaklarında,
Alfabenin soluk harflerin geliştiği yıllardan."***
*Medyadaki baş karakterlerimizden Arden'in fotoğrafı.
Dalya Kuday
Valizimin fermuarını çekip, İzem'in kornasını duymamla koşmam bir oldu. Hızlıca merdivenlerden indim, fazla bekletmeden kapıyı açtım. İzem karşımda arabasından inerken beni durdurup valizimi elimden aldı, bagaja yerleştirdi.
"Nasılsın?" diye sordu. Cevap vermeden önce İzem'i süzdüm, giydiği t-shirt ve kapri tarzı pantolonuyla oldukça iyi görünüyordu. "İyiyim, ya sen?"
"Son görüştüğümüz gibi." Eliyle arabayı işaret etti. "Ee, binelim mi?" Kafamı evet anlamında sallayıp, açtığı kapıdan içeri girdim. İzem'de sürücü koltuğuna geçti, yolculuk başlamış sayılırdı.
"Bu özeni neye borçluyuz İzem Bey?" dedim, o yola odaklanmışken. Ortamı zevkli hâle getirebilmek için radyoyla oynuyordum. "Hangi konuda ki özen bu, eğer giyimimden bahsediyorsan her zamanki hâlim olduğunu bil isterim."
"Seni ukalâ." diye çemkirdim. Giydiğim atlet bulûzu askılarından çekerek sırt çantamı arka koltuğa koydum. Salık saçlarım, hava eskisi kadar sıcak olmadığından bunaltmıyordu.
Uzun eteğimin altında ki sandaletlerin çözülmüş iplerini bağladım. "Senin yanından kapabilirler beni ona göre. Bana göz kulak ol."
İzem'e bakıp güldüm. "Yanına bile yaklaşamazlar." dedim. Can sıkıntısından ve yola konsantre olması için İzem'i rahat bırakmak adına, telefonumu çıkarıp kurcalamaya başladım.
O sıra da aniden bir mesaj gelmişti. Açtım. Çağkan'dan gelmişti ama telefonuma kendini aptal diye kaydettiğimden, kocaman harflerle o isim görünüyordu.
"Otel de görüşürüz 👋👋👋"
Demek bu alçılı haliyle de olsa gelecek, beni rahat bırakmayacaktı. Ekrana oflayarak baktım. "Bir sorun mu var?" diye sorunca İzem'e döndüm.
Çağkan yani nam-ı diğer Aptal, biraz önce bana mesaj attı. Moralim bozuldu çünkü onu şantiyeye ben gönderdim, ayağının sakatlanmasına neden oldum. O gün ofiste tüm işlerini bana yaptırdı, üstüne üstlük çorbasını ellerimle içirdim. Ah şu vicdanım! Şimdi de otel de tatilimi mahvetmesinden korkuyorum, yoksa başka bir sorun yok.
"Sorun yok." diyerek rahatlamasını sağladım.
Yol boyunca kulaklığımı taktım ve tam uykuya dalacakken arabanın sarsılmasıyla uyandım.Baygın gözlerimi İzem'e çevirdim. Oturuşumu dikleştirip gözlerimi ovaladım.
"Saat kaç olmuş, niye uyandırmadın beni?"
Gün aydınlanmış, sabahın ilk ışıkları gözümüzü kamaştırmaya başlamıştı. "Uyuyan birini uyandırmaya kıyamıyorum. Hem geldik sayılır. otele vardığımızda zaten inmen için uyandıracaktım."
Otomatik kapı açılıp otelin içerisine girdiğimizde, manzara bakmaya doyulmayan beşeri bir tat bırakıyordu adeta.
"Ve işte, Sultan Tardu Yetkiner tarafından yaptırılan Kuşak Sarayı." Oteli tam anlamıyla tanıtmıştı İzem, ne eksik ne fazla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
APTAL
Teen FictionAdı sanı bir camiânın içinde doğan, birbirlerine tamamen tezat iki gencin yolları, her şeyin olağan akışında kesişirse? ∆ 23.04.17 "Bana bir çocukluk, kalbimi onaracak iyi bir ilaç ve sonsuza kadar dinleyebileceğim mırıltılar borçlusun." ~yazar