3.Bölüm

6K 286 37
                                    

Nazlı

Sabah uyandığımda sırtımın üzerinde yattığımı hissettim. Kalkıp yerime baktığımda kan izleri gördüm. Artık gece nasıl uyumuştumsa öküz gibi, yaralarımı yeniden açmıştım. Aferin bana. Doğru düzgün de kıpırdayamıyordum, haraket ederken acı beynime vuruyordu. Yüzümü buruşturarak dönüp Seline baktığımda hala uyuduğunu gördüm. Duvardaki saate baktım. 06:50 yazıyordu, evden çıkmamız için sadece 40 dakikamız vardı. Seline dönerek kolundan dürttüm.

"Selin, hadi uyan canım, geç kalacağız" mırıldandığımda gözlerini ovuşturup uykulu şekilde bana baktı.

"Saat kaç ki?"

"6:50 canım. Şey, senden bir şey isteyeceğim"

"Tabii canım" diyerek yatağında oturdu. Bir şey söylemeden arkamı ona döndüm ve anlamasını bekledim.

"Dur, ben şimdi hallederim" üzgün ses tonuyla diyip banyoya geçti ve geri geldiğinde elinde pansuman ve sargılarla arkama oturdu.

"Çıkarsana gömleğini" sakince dedikte pijamamın üstünü çıkarıp yarı çıplak şekilde Selinin karşısında oturdum. Eski sargıları çıkarırken canım fena yanmıştı, ama ses çıkarmadım. Zaten sabah sabah kızı neyle uğraştırıyordum, bir de karşı koyup da işini zorlaştırmak istemedim. Selin yaralarıma pansuman yaparken derinden bir oh çektim, iyi gelmişti, sızıntını azacık da olsa götürmüştü. Bitirdikten sonra Selinin elindekileri alıp kolumun sargısı değiştirdim. Sonra üzerime kanlı gömleğimi giyip Selinin yanağından öptüm.

"Teşekkür ederim canım,banyoyu ilk ben kullana bilir miyim?" Sorduğumda sadece başını sallayarak bana kocaman hüzünlü gözleriyle baka bilmişti. Gülümseyip banyoya geçtim ve yıkanmaya başladım. Selini böyle görmek istemiyordum, elimde olsa ona bunu yaptırmazdım, ama sırtıma elim yetişmediği için bir şey yapamıyordum. İçimden o insan adlı hayvanı sövmeye başladım. Yüzümü yıkarken gözümden damlayan iki yaş suya karıştı. Musluyu kapatıp aynaya bakarak yüzümü sildim. Gözlerimden durmadan yaşlar akıyordu. Aynada annemin resmi canlandı. Ben ona çok benziyordum. Bizi görenler hep ikiz falan sanarlardı. Belki de o yüzden o adamın bana tahammülü yoktu.

"Anneciğim,neden bizi bırakıp gittin? Keşke sen kalsaydın, o gitseydi. Canım çok yanıyor, anne, ne kadar durabileceğimi bilmiyorum. Çok kötüyüm, anne..." Fısıldayarak sessizce ağladım. Şimdi ona o kadar çok ihtiyacım vardı ki. Bana sarılıp koklamasını, saçımı sevmesi o kadar çok özlemiştim ki. Zamanla geçer diyorlardı, ama zaman geçtikçe içimdeki o boşluk daha da artıyordu. Daha ne kadar dayanacağımı bilmiyordum. Selin olmasa çoktan canıma kıymıştım, ama onu o adama kendi ellerimle teslim etmek istemiyordum. Gözlerimi silip kendimi düzenledim. Ağlamayacaksın, Nazlı. Sen hayatını Seline göre yaşamalısın,kendine göre değil. Zaten senin artık bir hayatın yok. Her şeyin elinden çalındı. Çocukluğun, masumluğun, annen... Şimdi sadece Selin vardı.
Dolaptan makyaj malzemelerini götürüp hemen yüzüme yoğun kapatıcı sürdüm. Morluklarımı ve şişkin gözlerimi düzene saldıktan sonra, malzemeleri alıp banyodan çıktım. Selin üstünü giyip benim çıkmamı bekliyordu. Odaya girdiğimi görünce bir birimize gülümseyerek yerlerimizi değiştirdik. Dolabı açıp içinden pembe uzun kollu gömleğimle kalem dize kadar olan siyah eteğimi çıkarttım. Sütyenimi giyerken çok zorlandım, yaralarımın üzerine basıyordu. Bir süre sonra o acıya alıştıktan sonra etekle gömleğimi de giyip aynada makyajımın devamını yaptım. Mor bir ruj, bir az allık ve rimel yapıp malzemeleri çantama attım. Sonra kanlı yatak çarşaflarını çıkarıp kirli pijamalarımla bir kenara attım. Artık geldikten sonra onlarla uğraşacaktım. Saçımın yarısını toplayıp yarısını açık bırakarak odadan çıkıp mutfağa geçtiğimde koltuğun boş olduğunu gördüm. Nefesimi tutup mutfağa geçtiğimde orada olmadığını görünce nefesimi verdim. Dönüp kapının önüne baktığımda ayakkabılarının olmadığını gördüm. Gece gece kumara gitmiştir o yine. Kafamı sallayarak Selinle kendime yiyecek bir şeyler hazırladım. Tam da o sırada Selin içeri girdi.

Kırık kalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin