Selin
"Nazlı! Nazlı, nolur aç şu kapıyı, Nazlı, yalvarırım aç şu kapıyı!" Kapıya vurarak ağlıyordum, ama Nazlı açmıyordu. Yine benim yüzümden dayak yiyecekti. O adamın sesini duyunca daha da sert vurmaya başladım.
"Dokunma ona! Nazlıya dokunmayacaksın! Öldüreceğim seni! Öldüreceğim!" Kriz içinde bağırıyordum ama beni duyan yoktu. Kapının arkadında bağırtılar, sonra Nazlının çığlıklarını duydum.
"Hayır, yapma, yapma hayvan herif! Nazlı..." Kapıya vurarak yere çöktüm. Nazlı... Hemen yardım çağırmalıydım. Koşarak komodinin üzerindeki telefonu alıp aklıma gelen ilk insanı aradım. İlk çağrıdan açtı.
"Selin?"
"Ali, Ali yardım et nolur, yalvarırım yardım et" telefona ağladım.
"Selin nerdesin? Sakin ol, yerini söyle,hemen geliyorum"
"Evdeyim, lütfen, çabuk ol, babam Nazlıyı öldürecek" nefessizce söylediğimde Alinin diğer tarafta nefes çekişini duydum.
"Yerini at, hemen geliyorum" diyip yüzüme kapattı. Hemen mesajla evin konumunu atıp kapıya taraf koştum. Ağlayarak kulağımı kapıya dayadığımda bir ses duymadım. Yüreğim ağzıma geldi.
"Nazlı?" Kapıya vurarak seslendiğimde bir ses çıkmadı. Durmadan vurdum, Nazlıya seslendim, ağladım, bağırdım, çağırdım, ama açan olmadı. Güçsüz kalıp kapıya yaslanarak yere oturdum. Allahım, nolur Nazlıya bir şey olmasın. Ben onsuz yaşayamam. Ben ikizimsiz nefes alamam. Hepsi benim yüzümdendi. Benim yüzümden şimdi kim bilir kapının diğer tarafında ne halde yatıyordur. O adam kim bilir napmıştır ona. Hepsi benim suçum. Benim suçum... Ama ben de Nazlının intikamını o adamdan almazsam bana da Selin demesinler. Onu yaşatmayacaktım. Burada oturarak kendime söz verdim. O adamı kendi ellerimle öldüreceğim. Artık hapis falan umrumda değil. Nazlıya bir şey olursa, onun yüzünden Nazlıyı kaybedersem, ha hapis ha ev, benim için bir farkı olmayacaktı. Çünkü ben artık yaşayan bir ölü olacaktım. İntikamını almış bir ölü varlık! Kork benden Zafer kişisi. Bir bir ödeteceğim sana hepsini, bir bir!
Savaş
Sahilde yürüyordum. İçim daralmıştı. Bu gün kendimi çok tuhaf hissetmiştim. Nazlıyı kendi tişörtümde, hem de altında başka bir şey olmadan görünce kalbimde bir hiss oyandı. Ne olduğunu bilmiyorum ama, bana o an bir şeyler olmuştu. Çok tatlı gözüküyordu. Hele ayağını kesince yüzünü buruşturup dudağını ısırması bana bir şeyler yapmıştı. Ona yaklaşıp bacaklarının çıplak olduğunu görünce kendimden geçmiştim. İçimde tuhaf şeyler oluyordu. Soğuk davranmaya çalıştım, sert oldum, yüzüne bakmadım, ama yarasını sardıktan sonra yüzüne baktığımda sanki beni çağırıyordu, beni kendine çekiyordu. Gittikçe ona yaklaşmaya başlamıştım. Onun gözleri dudaklarıma kayınca, kendime hakim olamadım, ben de ince, kırmızı dudaklarına baktım. Beni kendilerine çekiyorlardı. O an, o saniye oradaca dudaklarına yapışmak istemiştim, ama yapmamıştım, yapamamıştım. Ben Savaş Mertoğluydum, ben kızları sadece bir gecelik kullanıp ilişkimi keserdim. Hiç kimseye böyle duygular besleyemezdim. Nazlı benim sadece kağıtta karım olacaktı. Sadece insan içine çıkarken birlikte çıkacaktık, ama evde yine iki yabancı insan gibi kalacaktık. Bu başka türlü olamazdı, buna izin veremezdim. Siyah dünyamla Nazlıyı kirletemezdim. Onun benim aklımı çelmesine izin veremezdim. Ben yalnızdım, hiç kimseye ihtiyacım yoktu, Nazlıya da bu teklifi yaparken sadece resmiyet için yapmıştım. Onun rahat nefes alacağı bir eve ihtiyacı vardı, benimse insan içine çıkmak için bir karıya. Bu sadece anlaşmalı bir şeydi. Daha ötesine gidemezdik. O yüzden de onu öpmemiştim. Eğer öpseydim, kendimi ondan alabilir miydim, ondan ayrışa bilir miydim, bilmiyorum. Ve bunu ne ona, ne de kendime yapamazdım.
Düşüncelerimi telefonumun sesi böldü. Ekrana baktığımda Alinin aradığını gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık kalpler
Fanfiction2 kardeş. 2 kuzen. 4 kırık kalp. Paylaşılacak 1 kader. Her şeye rağmen ayakta durmayı başaran 4 insanın hikayesi. Karşı karşıya geldiklerinde bir birlerine tutunmayı başaracaklar mı? Yoksa kaderden kaçmayı mı seçecekler? Dikkatli olun, ağlatabilir...