Ali
Eve girdiğimizde Selin hala kendimde değildi. Bir ağlıyordu, sonra bir dalıyordu. Onu o durumda gördüğümde içim burkunuyordu. Ağlaması hoşuma gitmiyordu. Yanımda çalıştığından beri her ne kadar ondan uzak kalmaya çalışsam da, yapamıyordum. Beni ona çeken bir şeyler vardı. Karşı koyamadığım şeylerdi. Bu iki haftada baya bir yakınlaşmıştık. Beraber broşürler üzerinde çalışınca ister istemez çoğu vakit birlikteydik ve o zaman içerisinde onu daha da yakından tanımaya başlamıştım. Dışı gibi içi de çok güzeldi ve bu benim kafamı fena halde karıştırıyordu. Ona karşı tuhaf bir şeyler hissediyordum ve bunın karşısını artık alamıyordum. Mesela onu üzgün görürken ben de çok üzülüyordum. O ağlayınca onu ağlatan her kimse, ölesiye dövmek istiyordum, ya da ona sıkıca sarılıp avutmak istiyordum. O gülünce ben de gülüyordum.
Şimdi de onu böyle halde görmek kalbimi kırıyordu. Bir şey demeden saloma geçip koltuğa oturdu ve duvara bakarak öylece daldı. Onu yalnız bırakarak kendi odama geçip üstüme rahat bir şeyler giydim. Dolabımdan bir tişörtle şort alıp salona geçerek Seline uzattım. Elimdekileri gördüğünde soru işaretleriyle bana baktı."Rahat olmanı istiyorum, tüm geceyi o elbiseyle yatmayı düşünmüyorsun her halde" sakince dediğimde sadece kafasını salladı ve giysileri elimden aldı. Üzerini değiştirmesine izin vermek için mutfağa geçtim ve ikimize sıcak çikolata yapmaya başladım. Bir süre sonra Selinin mutfağa girdiğini duyunca arkamı dönüp ona baktım. Keşke dönmeseydim. Onu benim kıyafetlerimin içinde görmek kalbimi hızlandırdı. Tişört de, şort da ona boşlardı, nerdeyse içlerinde yüzüyordu ama çok güzel görünüyordu. Masum kocaman gözleriyle bana bakıyordu. Masayı işaret ederek ora geçmesini söyledim. Sıcak çikolataları alıp karşısına geçtim ve birini ona uzattım.
"Teşekkür ederim" olaydan beri ilk defa konuşmuştu. Sesi boğuk çıkıyordu. Bardağın içindeki kaşıkla oynamaya başladı. Belli ki fikri burda değildi.
"Selin, iyi misin?" Sorumu duyduğunda üzgün gözlerini bana kaldırdı. Kafasını salladı.
"Sizce o olaydan sonra nasıl olabilirim? Nazlı olanları haketmedi, hele böyle bir şeyi hiç haketmedi." Nerdeyse ağlayacaktı. Sandalyemi onun yanına çekerek masanın üzerinde duran elinin üzerine avucumu koydum.
"Selin, sen neden eve gitmek istemedin?" Soru karşısında gözleri büyüdü, elini elimden çekti ve kucağında birleştirerek oynatmaya başladı. Gözünden yine yaşlar damlamaya başladı. Sanırım yanlış soru sormuştum ama neden o kadar paniklediğini anlamak istiyordum.
"Lütfen bana o soruyu sormayın, bunu cevaplamam mümkün değil" ağlayarak söylediğinde dayanamayıp onu kollarıma aldım. Başını omuzuma koyup sakince ağladı. Ben de saçlarını okşayarak sakinleşmesini bekledim.
"Selin, bana güvenebilirsin. Lütfen, sana yardım etmek istiyorum." Omuzumdan ayrılarak gözleri yaşlı bana baktı ve kafasını salladı.
"Siz bana yardım edemezsiniz" öyle bir acıyla söylemişti ki, kalbim ikiye parçalanmıştı. Elimi kaldırıp yanağındaki yaşları sildim.
"Bana güvenmeni istiyorum" yavaşça söylediğimde bir süre dolgun gözlerle bana baktı. Sonra kafasını sallayarak yine ellerine baktı. Elimi geri çekip bir şeyler demesini bekledim. Bir kaç defa bir şeyler söylemek isteyip sonra durmuştu. Belli ki anlatacağı her neyse, çok zordu. Ama üzerine gitmek istemiyordum. Eğer anlatmak istemiyorsa, o zaman ben onu beklerdim. Anlatmayacağını sanınca ayaklanıp gitmek istediğimde Selinin fısıldayışı adımlarımı dondurdu.
"Babam Nazlıyı dövüyor" ağlayarak fısıldadığında iliklerim dondu. Ne demek dövüyor? Hemen yerime oturup Selinin ellerini elime aldım.
"Na-nasıl yani?" Kekeleyerek sordum.
"Her gece içiyor. Annemiz öldüğünden beri durmadan içiyor. Çoğu zaman sızıp bir yerlerde kalıyor ama... Ama bazen uyanık oluyor. Biz evde olduğumuz zaman Nazlı onun uyanık olduğunu görünce beni bir yerlere gönderiyor hep, ya da beni oyalamak için bir şeyler yapıyor. Ve her defa döndüğümde Nazlıyı kanlar içinde buluyorum" hüngür hüngür ağlayarak anlattığında benim de gözlerimim dolduğunu hissettim. Bir şey diyemedim, sadece ellerini sıktım. İçini dökmesini istiyordum. "Nazlı beni ondan hep korudu, o benim üzerime ilk kez yürümek istediğinde Nazlı beni odaya itip kendisi babamın üzerine bağırarak gittiğinde babamla kapıştılar. O gün Nazlıyı çok fena dövmüştü. Nazlı bir hafta doğru düzgün yataktam kalkamamıştı. İşte o günden sonra beni hiç umursamadı, ama Nazlıdan nefret ediyor. O anneme çok benziyor ve sanırım onun yüzünde annemizi görüyor." Kalbim çok kötü ağrıyordu. Demek Nazlı dayak yiyormuş. Selinin ağlayışları kötüleşmişti. Omuzlarına sarılarak başını göğüsüme gömdüm. O da ellerini belime sarıp sıkı sıkı bana tutundu. Nazlının yaşadıklarını ancak ben anlaya bilirdim. O hisler bana çok tanıdıktı. Ama ben erkektim. Nazlı incecik bir kızdı. Şimdi neden ikisinin de gözlerinde o kadar acı olduğunu anlamıştım. Hayır, Selinde acı vardı, ama Nazlınınkiler sanki ölmüştü, donuklardı. Gülüyordu, ama gözleri boş boş bakıyordu. Kendimi onun yerine koyduğumda bir kenara kısılıp ağlamak istedim. Kardeşini kollamak için fazla daya yiyordu. Ama başarmıştı. Adam Seline dokunmuyormuş. Buna sevineyim mi, yoksa Nazlının iki katı dayak yemesine üzüleyim mi bilemedim. Selin durmadan ağlıyordu, bense me diyeceğimi bilemiyordum. Çünkü sözlerin bittiyi yerdeydik. Onun için Seline daha da sıkı sarılıp saçlarını okşadım. Ve ikimiz de sadece susarak ağladık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık kalpler
Fanfic2 kardeş. 2 kuzen. 4 kırık kalp. Paylaşılacak 1 kader. Her şeye rağmen ayakta durmayı başaran 4 insanın hikayesi. Karşı karşıya geldiklerinde bir birlerine tutunmayı başaracaklar mı? Yoksa kaderden kaçmayı mı seçecekler? Dikkatli olun, ağlatabilir...