22.Bölüm

4.6K 216 54
                                    

Nazlı
Dudaklarımda aşık olduğum dudaklarını hissettiğimde sanki ayaklarımı birileri yerden kesti. Evet, daha önce öpmüştü beni ama bu defa bir başka hissediyordum, çünkü bana aşık olduğunu söylemişti ilk defa. Zaman kaybetmeden hemen boynuna sarılıp kendimi daha da ona yapıştırdım. Belimden tutarak beni sertçe kendine çekti, dudakları daha da benimkilere bastırıldı. Nefessizce tutkuluca öpüştük, durmadan, dayanmadan. Kendimi yasak cennetteki gibi hissediyordum. Savaş bana hiç bir zaman yaşamadığım hisleri yaşatıyordu. Ona kadar daha önceleri hiç bir zaman kendimi kadın olarak hissetmemiştim. Ama şimdi belimi öyle bir okşuyordu ki, dudaklarımda öyle bir eser yaratıyordu ki, öyle bir istekle beni öpüyordu ki, kendimi dünyanın en çekici kızı olarak hissediyordum. Nefes almak gereği duyduğumda yavaşça dudaklarından ayrılıp derin derin nefes almağa başladık. İkimiz de nefessiz kalmıştık. Gözlerimi kapatıp alnımı burnuna dayadım, o da dudaklarını gözümün üstüne bastırdı. Nefesini tenimde hissediyordum. Her yerim alev alev yanıyordu, karnımın aşağısında garip bir hiss vardı. Savaşı içime çekip onu orada saklamak istiyordum.

"Nazlı, ben sensiz artık yapamıyorum, biri sana yan gözle baktığında bile ben çıldırıyorum. Sen bana naptın böyle?" Yüzüme fısıldadığında cevap vermeden daha da göğüsüne kıvrıldım ve başımı hızla atan kalbinin üzerine koydum. Sırtımı okşayarak çenesini başıma koydu. Gözlerimi kapattım ve bir anlık her şeyi unuttum. Hayatımda yaşadığım tüm acıları, babamı, annemi, artık masum bir kız değil de zorla kadın olduğumu, Selinin yaralandığını, kocama teslim edeceğim bir şeyimin kalmamasını, her şeyi hafızamdan sildim ve kendimi Savaşın kollarında bir deniz kıyısında, tüm acıların bittiği bir yerde hayal ettim. Hiç kimse ve hiç bir şey bizim mutluluğumuzu orada bozamazdı.

"Keşke bir yerlere kaça bilsek, hiç kimsenin bizi bulamayacağı bir yere, yüm dertlerin olmadığı bir yere, bir az kafa dinlesek, ruhumuzu dinlendirsek, ferahlatsak. Çok mu şey istiyorum ben, Savaş? Huzurlu bir hayat istemek fazla mı ağır geliyor?" Hala gözlerim kapalı fısıldadığımda Savaşın sırtımdaki eli saçlarıma doğru kaydı ve boynumdan kavrayıp başımı yukarı kaldırdı. Gözlerimi onun güzel ve siyah gözlerine açtım. Bana o kadar çok duyguyla bakıyordu ki, yoğunluktan bir anlık ağlamak istedim. Başarmıştım. Savaş Mertoğlunun tüm duvarlarını yıkmayı başarmıştım. O siyah ve buz kalbini aydınlatıp, kendimi onun içerisine oturtmuştum. Her ne kadar ağır bir yolculuk olsa da, şimdiki gözlerindeki ifadeyi görmeye değerdi. O kadar çok sevgiyle bana bakıyordu ki, gözlerim yaşardı ve istemeden bir damla aktı. Baş parmağıyla yaşımı silip çatık kaşlarla bana baktı.

"Neden ağlıyorsun?" Sesinde telaş ve endişeden başka bir şey yoktu.

"Mutluluktan..." Sakince fısıldadığımda çatık kaşları açıldı ve yüzüne hafif bir tebessüm oturdu.

"Sana söz veriyorum, Selin iyileşsin, dördümüz için de kaçabileceğimiz bir yer ayarlayacağım. Yeter ki sen iste... Karım... Sevgilim... Her şeyim..." Söylediği her sözcük sanki kalbimin kırılmış küçük bir hissesini bir birine yapıştırıyordu. Sanki kalbimde biri oturmuş ve kanayan yaralarımı bir bir sarıyordu. Gülümsedim ve parmaklarımın uçlarına kalkarak yanağına öpücük kondurdum. Sonra kulağına taraf yönelip, hiç bir zaman söylemediğim kelimeleri kocama fısıldadım.

"Seni seviyorum..." Geri yaslanıp yüzüne baktığımda, gözlerinde hiç bir zaman görmediğim bir şey gördüm. Parlaklık. Onu oraya ben koyduğum için ilk defa kendimle gurur duydum. Çünkü bu hayatta nihayet birini mutlu etmeyi başarmıştım. Hele o biri kocamsa, kendimi rahatlamış ve hayat maksadıma ermiş gibi hissettim.

"Gidelim mi? Benim uykum geldi" yavaşça fısıldadığımda alnımdan öpüp kafasını salladı. El ele beraber yavaşça bahçeden içeriye girip, Selinin odasına doğru yürüdük. Sessizce odaya girdiğimizde Aliyle Selin hala uyuyorlardı. Kapıyı kapatıp Savaş kendi yatağına geçmek istediğinde, kolundan tuttum. Dönüp bana soru işaretli gözlerle baktı.

Kırık kalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin