18.Bölüm

4.6K 220 60
                                    

Nazlı
Bir anda ne baş verdiğini anlayamadım. Karşımızda duran Savaştı, sadece Selinin Savaş diye bağırışını, sonra kendimin Selin diye seslenmesini ve son olarak Savaşın sesini duymuştum. Silah sesi geldiğinde bir anlık gözlerimi kapatarak yerimde dondum. Gözlerimi açmaya korkuyordum, çünkü kimin vurulduğunu görecektim. İçimden Seline ve ya Savaşa bir şey olmasın diye yalvararak gözlerimi açtığımda dünyam başıma yıkıldı. Savaşın kollarında omuzundan vurulmuş, kanlar içinde yatan bir Selin görünce ağzımdan çıkan çığlığa hepisi döndü. Gözüm döndü, elinde hala silahı tutan pisliğe dönerek üzerine yürüdüm, durmadan tekme yumruk attım, oysa kıvrılıp kalmıştı. Hayatımın tüm hıncını, Selinin acısını çıkardım, durmadan vurdum, hırpaladım. Belimde iki el hissedince bağırıp çağırdım. Beni tutan adamı arkadan yumrukladım ama bırakmadı. Beni alıp dışarıya çıkaran Savaştı. Yaşlı gözlerle ona baktığımda üzgünce suratıma bakıyordu. Ellerini sertçe belimden itip içeri dönmek istediğimde Savaş karşımı kesti.

"Savaş, çekil önümden bitireceğim o adamın işini"

"Nazlı,sakin ol, bak Selini arabaya taşıdım, onu hemen hastaneye götürmemiz lazım" değince gözlerim kocaman oldu. Sinirimden, öfkemden Selinin o halini unutmuştum. Koşarak arabaya doğru gittim ve arka kaşıyı açarak orada baygın halde yatan Selinin başını alıp dizlerime koydum ve koynuma gömdüm. Durmadan ağladım, bu kadar süre onu korumak için elimden geleni yapmıştım, ama koruyamadım işte. Onun da canını yaktı, ona da yapacağını yaptı. Savaş arabaya oturarak oradan uzaklaştığımızda siren ışıklarını gördüm, polisler bizim eve doğru gidiyorlardı.

"Polisleri kim çağırdı?" Ağlayarak sorduğumda Savaş ön aynadan bana baktı.

"Ben çağırdım, sen orada o adamı tekmelerken Selini arabaya taşıyıp hemen polisi aradım. Her halde o adamı orada elini kolunu sallayarak gezecek halde bırakmamı beklemiyordum. Her şeyin bedelini ödeyecek teker teker" dişlerinin arasında diyerek direksiyona vurdu. Bir şey söylemeyip, yüzü bembeyaz olan Seline dönerek saçlarıyla oynadım.

"Dayan, canım, bir az daha. Sakın beni yalnız bırakayım deme, sakın..." Durmadan saçlarına fısıldayıp durmuştum. Yapamazdım, ben Selinsiz hayatımı yaşayamazdım. Ona bir şey olursa, ben ölürdüm,sadece ölürdüm. O daha çok yaşayacak, daha mutlu olacak, evlenecek,çocuk, sonra torun sahibi olacak. O benim gibi mutsuz olmayacaktı, o yaşayacaktı, yaşamalıydı. Hastaneye vardığımızda Savaş koltuktan fırlayıp arka kapıyı açtı ve Selini kucağına alıp birlikte acile koştuk. Üzerimize hemen bir sedyeyle koştular. Selini acil ameliyat odasına aldılar. Koridorda durmadan dolaştım, sakin olmaya çalıştım, ama olamıyordum. Kendimi bir duvara yaslayıp, içimde tuttuğum gözyaşlarımı bir kez daha dışarıya akıttım. Savaş bana yaklaşıp beni kendine çekince, kendimi onun kollarına bırakıp sıkıca ona tutundum.

"Bitmeyecek mi tüm bunlar? Neden hep benim başıma geliyor Savaş? Neden hep sevdiklerim zara görüyor? Selim bunu haketmedi, haketmedi... Koruyamadım onu, o heriften koruyamadım. Hepsi benim suçum" içten ağlayarak göğüsüne mırıldandığımda yüzümü avuçlarının arasına alarak dolu gözleriyle bana baktı.

"Senim hiç bir suçun yok tamam mı? Sen hiç bir şey yapmadın. Hepsini o baban dediğin hayvan yaptı. Seline bir şey olmayacak! Selin güçlü ve hayata bağlı biri, seni burada yalnız bırakıp hiç bir yere gitmeyecek o, Nazlı!" Söylediklerine o kadar inanmak istiyordum ki. Hiç bir şey söylemeden sadece ağlamaya devam ettim. Savaşın gözünden bir yaş damladığını gördüm.

"Her şey düzelecek, her şey bitecek" bana fısıldadığında daha da çok ağlayıp kendimi kollarına attım. Seline hiç bir şey olmayacaktı. O kurtulacaktı ve ben bunun hesabını o adama soracaktım. Başka türlü olamazdı!

Kırık kalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin