Savaş
Selin gözyaşları içinde boğularak bize gelip bir şeyler söylemek istediğinde içimdeki hiss hemen Nazlıya bir şey oldu diye bağırdı. Sadece Nazlı ve kadınlar tuvaleti duydum, gerisini hatırlamıyorum bile. Nasıl oradan koştum, nasıl kapıyı kırdım, o adamı Nazlının üzerinde görürken nasıl gözüm döndü, nasıl adamı dövdüm, hiç birini hatırlamıyordum. Sadece Nazlının ağlayış seslerini duyunca sanki biri bana tokat attı. Arkamı dönüp ona baktığımda sanki kalbimden vuruldum. Öylece duvara kısılmış hüngür hüngür ağlıyordu. Adamı hemen Aliye itip koşarak Nazlının yanında oturdum ve kollarıma aldım. Elimde rüzgardan titreyen yaprak gibi esiyordu. Bir anlık vücudunun gerildiğini hissettim. Ama daha sonra kendini kollarıma bıraktığında yere oturarak onu da kucağıma aldım. Hıçkırıklara boğularak ağlıyordu. Gözlerimi kapatarak çenemi başına koydum ve saçlarını okşadım. Bir insan nasıl bu kadar acıyla ağlaya bilirdi? Sanki tüm yılların acısını şimdi içinden atıyordu. Kalbim sızlıyordu, nedenimi bilmiyorum, ama Nazlıyı böyle çaresizce yerde kısılmış görmek beni öfkelendiriyordu. Bir insan nasıl bir kıza böyle iğrenç şeyler yapabilir? Nazlı gibi birine hem de. Kabul ediyorum, Nazlı güzeldi, bu gün daha da parlıyordu, erkekleri kendine çekiyordu, ama bu aşağılık herifin düşünceler bir başkaydı. Hepsi benim suçumdu. Ne diye adamı buraya davet ettim ki? Nazlıya saplantılı olduğunu bile bile davet etmiştim. Ama ben onun bu kadar insan içinde buna cüret edeceğini hiç düşünmemiştim. Yanılmışım... Ve hatamın bedeli şimdi Nazlı ödüyordu. Hayatımda ilk defa içimde suçluluk duygusu baş kaldırdı. Kendimi iğrenç hissediyordum. Kaşlarımı çatarak hala ağlayan Nazlıyı kendime çekerek daha da sıkı sarıldım."Affet beni, hırçın kız..." Saçlarına fısıldadım. Söylediklerim karşısında gözlerim kocaman oldu. Ben ne dedim öyle? Birinden af mı diledim? Hem de durmadan kapıştığım, karşımda diz çöktüreceğime yemin ettiğim kızdan. Etrafımda bir sürü insan vardı, ama nedense af dilenicek, bunu hak eden sadece iki insan tanıyordum: Ali ve Nazlı. Nazlıyı ne ara bu kadar umursamaya başladım bilmiyorum, ama artık bunu inkar etmenin bir manası yoktu. Nazlıya karşı savunma, onu kollama duygum vardı. Gözlerindeki o tüy ürpertici acıyı oradan götürmek, bir daha yarayla gelmemesini sağlamak için elimden gelen her şeyi yapmak istiyordum. Kollarımda Nazlı artık sakinleşmişti. Selinin hala orada durup sakin gözyaşlarıyla bizi izlemesini daha şimdi farketmiştim. Ali yoktu, sanırım adamı götürmüştü. Tam da o sırada üzeri kanla dolu olan Ali girdi.
"Adamı götürdüler. Hastaneye kaldırdılar, daha sonra tecavüze kalkıştığına göre yargılanacak." Sakince dediğinde sadece kafamı sallaya bilmiştim. Nazlının omuzumdaki başının ağrılaştığını hissedince ona baktığımda uykuya daldığını gördüm. Yanakları yaşlar içindeydi, gözlerinin altı şişmişti, makyajı akmıştı, ama yine de çok güzeldi. Of, ben yine ne saçmalıyorum.
"Nazlı uykuya dalmış. Sizi eve götürelim biz" Seline bakıp söylediğimde bir anda gerildi. Hızla kafasını salladı.
"Hayır, hayır, ev olmaz, asla. Biz en iyisi bir otele gidelim, bu gecelik orada kalalım" panikle söylediğinde içimde tuhaf bir hiss yarandı. Nazlı da geçen defa onu eve götürmek istediğimde böyle paniklemişti. Yoksa evlerinde bir olay mı vardı? Acaba Nazlının yaralarının onunla bir alakası vardı mı?
"Olmaz öyle şey, ne oteli. O zaman bize geçelim, sizi ben ağırlarım" Ali dediğinde Nazlının onda kalma fikri hoşuma gitmemişti.
"Hayır Ali bey-"
"Selin, lütfen karşı çıkma. Bu iyiliği sizin için yapmama izin ver" Ali yumuşak şekilde söyledi. Selin ona yaşlı gözlerle baktı, sonra kafasını evet anlamında sallayarak aşağı saldı.
"Sen Selini götür, Nazlıyla ben ilgilenirim" dediğimde ikisi de şaşırmış halde bana baktılar. Aliye baktım, gözlerimle sormak istediği soruyu cevaplamaya çalıştım. Sanırım başarmıştım, çünkü bir az bana baktıktan sonra kafasını salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık kalpler
Fiksi Penggemar2 kardeş. 2 kuzen. 4 kırık kalp. Paylaşılacak 1 kader. Her şeye rağmen ayakta durmayı başaran 4 insanın hikayesi. Karşı karşıya geldiklerinde bir birlerine tutunmayı başaracaklar mı? Yoksa kaderden kaçmayı mı seçecekler? Dikkatli olun, ağlatabilir...