24.Bölüm

4.9K 205 56
                                    


Nazlı
Necmi bana korkular içinde bakıyordu. Yüzündeki o piç sırıtış düşmüştü artık. Ne kadar ciddi olduğumu anlamıştı. İstemeden yüzümde gülümseme yarandı. Elimdeki silahı daha da sıkı tuttum, o silah bana hiç bir zaman hissettirmediğim güç hissettiriyordu.

"Ne o? Korktun mu pislik?"

"Nazlı, yapma. Senden uzak duracağım, hiç bir zarar görmeyeceksin benden, nolur yapma" yalvarmaya başladığında tiksinen bir ifadeyle suratına baktım. Bir şey demeden ona taraf tükürdüm.

"Yapma nolur, hapise gireceksin, o zaman Selin nolacak?" Bir anlık duraksadım. Orasını düşünmemiştim. Selini yalnız bırakacaktım evet, hapise de muhtemelen girecektim, ama bunu yapmalıydım. Hem Selinin artık Alisi vardı. Bensiz o kadar da çok yalnız olmayacaktı.
Ya Savaş?
İç sesim dediğinde içime bir sızıntı girdi. Savaşı yalnız bırakacaktım, belki de bana nefret edecekti. Bunu göze alabilir miydim bilmiyorum, ama bunu yapmak zorundaydım, hayatımı mahveden adamı yok etmek istiyordum. Her şey onun yüzündendi. Her gece bağırarak kalkmam, tüm erkeklerden tiksinmem, hiç kimseyi yakınıma bırakmam, Savaşa kendimi teslim edememem, sevdiğim adamla en özel şeyimi paylaşamam, het şey onun yüzündendi, ve ben yüm çektiğim acıları ondan çıkarmak istiyordum.

"Boşuna nefesini tüketme. Yolun soluna gelmiş bulunmaktayız, Necmi bey" dediğimde gözleri kocaman oldu. Balık gibi ağzı açılıp kapanıyordu, bir şeyler demek istiyordu sanki ama şoka girmişti. Silahı yüreğine taraf yönlendirdim. Parmağımı tetiğe bastım.

"Nazlı!" Savaşın arkadan bağırışıyla fikrim dağıldı ve attığım kurşun Necminin yüreğine değil omuzuna girdi. Bağırmağa başladı, durmadan küfürler yağdırdı. Öfkeyle yeniden tetiğe basmak istediğimde silah bir anda elimden alındı. Sinirle dönüp Savaşa baktım, o da aynı şekide bana bakıyordu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ver şu silahı! O adamın işi bu gün bitecek!" Deli gibi bağırıp silahı Savaşın elinden almaya çalıştım, ama benden daha güçlüydü. Bir eliyle bana sıkıca sarılıp tüm hareketimi durdurdu. Diğer eliyle silahı o adama uzatıp kafasıyla Necmiye işaret etti.

"Götür şunu buradan. Onunla daha sonra hesaplaşacağız"

"Sen bittin, Nazlı Yılmaz! Senin peşini asla bırakmayacağım, duydun mu beni?" Necminin bağırışları sanki bana yeni öfke krizi yaşattırdı. Bir anlık bana gelen güçle Savaşın elinden kurtulup sinirle adamın götürdüyü kanlar içinde olan Necmiye koşmak istediğimde, Savaş yine hızla hareket edip, belimden kavrayarak beni havaya kaldırdı. Çırpınmaya başladım.

"Bırak beni öküz,bırak! Öldüreceğim onu, mahvedeceğim, beni mahvettiği gibi ben de onu yok edeceğim! Bırak beni!" Bağırışlarım depoda yankı veriyordu. Savaş beni sertçe bir kenara koyup kollarıma yapıştı ve simsiyah öfkeli gözlerle bana baktı.

"Nazlı sakinleş! Ya sen napıyorsun? Adamı öldürüyordun, farkında mısın?"

"Evet farkındayım. Ve sen gelmeden de o işimi çok güzel şekilde bitirecektim. Bırak beni, bırak!" Göğüsüne vurarak elinden kurtulmaya çalıştım ama o daha sıkı yapıştı bana.

"Nazlı, sen böyle bir insan değilsin, katil olacak biri değilsin, kendine gel, senin öfkeden gözün dönmüş" dişlerinin arasından dediğinde kahkaha çektim.

"Öyle bir insan değil miyim? Belki de öyle bir insanım, Savaş. Ama sen ne anlarsın, 19 yaşında tecavüze uğranmayı, tüm hayatının karartılmasını, bir kızın başına gele bilecek en iğrenç şeyi nasıl anlaya bilirsin?" Öyle bir bağırmıştım ki boğazım parçalanmıştı. Savaş bir anlık şaşkınlıkla bana baktı, kollarımdaki elleri gevşedi. Andan istifade ederek onu sertçe itip deponun çıkışına doğru koştum. Kapıyı açarak kendimi dışarıya attığımda bir anda baştan ayağa sırılsıklam oldum. Gökten sanki kovalarla su döküyorlardı. Gözlerim karşıyı görmüyordu bile. Ayaklarımdaki babetler bir anda sırılsıklam olmuştu, ayağım toprağa yapışıyordu. Ağır adımlarla deponun karşısından uzaklaşmak istediğimde bileğimdeki elle irkildim. Arkamı döndüğümde sinirli Savaş yağmur arasından bana bakıyordu. Saçları alnına yapışmıştı. Tüm bedeni sırılsıklamdı. Tişörtü tüm kaslarını gösteriyordu. Bir anlık gözlerim o kaslarına daldı. Keşke... Birden başımı sallayıp gözlerine döndüm. Onun da gözlerindeki ifade değişmişti. Başımı aşağı salıp üzerime baktığımda beyaz tişörtümün kırmızı sütyenime yapıştığını görünce kollarımla örtmek istedim ama bir elim Savaşın elinde olduğundan hareket edemedim. Dönük yüzüne baktığımda şehvet ve sinir karışığı bir ifadeyle yüzümü arıyordu.

Kırık kalplerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin