3. Bölüm "MÜŞTEREK HAYATIN ŞARKILARI"

3K 97 9
                                    

Yıldızsız bir geceydi

Bir dağ çiçeği gibi şimdiden hasretteydim

sürgündüm çok uzaklardaydım,

Ve gözlerindi sürgün sebebim..

Çok çabuk çekildin hayatımdan

Kaderle el eleydin,

Bense kederle sarhoş...

Yarım kalmıştı hikayemiz

Göçmen kuşları gibi gelip geçtin bu şehirden

Belkide hayatımdan

Duymadın haykırışımı, acılarımı,

Benimsin sanmıştım uçtun avuçlarımdan

Tutamadım, gitmede diyemedim

Olamadın bir yıldızın kayışı kadar hayatımda

Zaman çok kısaydı bizim için

Yetmedi gözlerimizden yaşı silecek kadar

Nede elveda diyebilecek kadar...

-Abdülhak Hamit Tarhan

~~~

Adam, deri koltuğuna oturup arkasına yaslandı. Çekmecesini açıp, toz pembe günlüğü inceledi bir süre. Acaba kendi hakkında neler yazıyordu içinde? Kızı her sayfaya kendisinden ne kadar nefret ettiğini mi yazmıştı?

Yavaşça kapağını araladı ve ilk sayfasını açtı. Yazısı biraz bozuktu ancak arka sayfalarda düzeliyordu.

2 Ekim 2011

Merhaba günlük,

Bu gün benim doğum günüm. Ama sıradan bir gün olmaktan öteye geçemiyor. Bunu hiçbir zaman sorun etmedim. Etmeye de yüzüm yok zaten.

Babamı çok seviyorum. Her kız gibi benimde kahramanım..dı. Her gün kendime sorup, "acaba ne yaptım" diye sormadan edemiyorum. Babam az önce geldi, hiçbir şey söylemedim. Gözlerine baktım ilk defa. Hediyemi vermesini beklemedim, "doğum günün kutlu olsun kızım" demesini bekledim.

Söylemedi. Tuhaf bir koku yayıldı etrafa. Sarhoştu sanırsam. İlk önce sanki düşmanıymışım gibi gülümsedi bana, daha sonra elini kemerine attı. Sonra da çaresiz çığlıklarım dört duvarda yankılandı. Yalnızca benim duyduğum yakarışlar...

Annem her zamanki gibi bir köşede ağlıyordu. Elinden bir şey gelmiyordu çünkü araya girdiği an o da dayak yiyordu. Bu yüzden yemin ettirdim ona. "Beni dövdüğü zaman elinden alma, belli ki bir suçum var. Hırsını alsın, belki affeder beni." dedim. Daha çok ağladı annem.

Biliyor musun günlük, benim ilk kelimem "baba"ymış. Eğer bir gün bu günlük birinin eline geçerse diye şimdi kaleme alacaklarım.

Sakın babamı yargılamayın. Hiçbir insan suçu olmayan birini kinle dövmez. Hele bu kendi yavrusuysa. Belli ki bir şey yapmışım. Affet beni baba'm...

Adamın gözlerinden sızan acı yaşları, kalbini deşip geçti. Kızının hiçbir suçu olmadığı halde her seferinde suçu kendinde aramış ve asla kendisini sevmeyi bırakmamıştı.

İçini çekti adam. Artık çok geçti. Kendini affettiremeden kızı melek olmuş ve kendisini kor bir vicdan azabıyla baş başa bırakmıştı.

Sayfayı çevirdi adam.

11 Ekim 2011

Yeniden merhaba,

Şu an yine sırtıma krem sürmeye çalışıyorum. Ancak elim bir türlü yetişmiyor. Pes edip kremin kapağını kapattım. Atlet ile uyusam bir şey olmazdı değil mi?

Saate baktığımda gece 2.34 olduğunu gördüm. Ve her akşam yaptığımı yapıp yine sessizce babamın yanına gittim. Kulağına 13 defa "Özür dilerim," diye fısıldadım yine. Ve bunu yapmaktan asla vaz geçmeyeceğim.

Belki de istememiştir beni. O yüzden sevmiyordur. Dünyaya geldiğim için özür dilerim baba'm...

Adam, nefesini dizginleyip sayfaya göz attı. Sayfa ıslanmıştı göz yaşlarıyla. Ama durmayacaktı. Kendinden nefret ede ede okuyacaktı sayfaları.

İki saat önce havalimanından haber gelmiş ve kurtulan kişinin üç kişi olduklarını söylemiş ve isimlerini vermişti. Kızının adı yoktu listede.

Gidip özür dileyeceği bir mezarı bile olamayacaktı minik kızının.

Bu sefer son sayfasını açtı günlüğün.

14 Ağustos 2014

Mutluyum günlük. Çünkü gidiyorum ve babam benden kurtulmuş olacak. Bu gün saat 10.10'da uçağım. Sonra kurtuluyor benden.

Seni yanıma almayacağım. Kızma bana yeni bir günlüğe başlıyorum.

Hoşça kal.

Adam tekrar tekrar okudu satırları. Saat 10.00 uçağı düşmüştü değil mi?

Adam, hışımla ayağa kalktı. Kızı yaşıyor olabilirdi. Kızına kendini affettirebilirdi. Kızına belki de ilk defa kızım diyerek sarılabilir, ona gerçekleri anlatabilirdi. Seni sevmememin sebebi o şerefsiz amcandı diyebilir, onu bağrına basabilirdi. Fakat ortada duran ve oldukça ağır bir yer kaplayan acı gerçek, ben buradayım diye sırıtıyordu.

Güzel olan her şeyin zamanla bittiğini görmüştü. Günler geçse de dünler geçmiyordu.

Kimse bu güne kadar -annesi hariç- Mia'yı tam anlamıyla anlamaya çalışmamıştı. Bu yüzden bilmiyorlardı nasıl bir çıkmazın içinde olduklarını. Neden mi çıkmazdaydılar? Çünkü Mia henüz 16 yaşında, dünyanın adaletini o minik sırtına yüklenmek zorunda kalmış, hassas kalpli bir kızdı.

Ve dünya, hassas kalpliler için bir cehennemden ibarettir.

Delalamın *tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin