14. BÖLÜM "UMUT DENİZİ"
"Hiçbir yere ait olmayanları iyi tanırım. Her yere aitmiş gibi davranırlar."
-Hakan Günday / Kinyas ve Kayra
Bölüm Şarkısı; Ay Tenli Kadın / Ufuk Beydemir
~~~
İnsanlar garip yaratıklardı. Geçmişin geniz yakan kokusu etrafı sarmaya yeltendiğinde elimin tersiyle dağıtmak istedim. Gel gör ki geçmiş benim geçmişimdi. Yaşanıp bitmişti belki evet ama sonuçta yaşanmıştı. Bedenimdeki izler elbet körelirdi. Peki ya ruhum? Ruhumu kim tamir edecekti?
"Yok bir şey..."
Bu sefer hazır olmayansa, kalbimdi.
***
Evim.
Anılarıyla yürek dağlayan, kokusuyla huzur bulduran evim.
İnsanlar, kendi oluşturdukları dünyada daha rahat yaşarlardı. Çünkü beğenemeyecekleri, alışamayacakları hiçbir şey olmayacaktı. Benim dünyamsa odamdı. Yatak odam, kitaplarımdan oluşuyordu. Kitaplarım, yaşadığım 6500 farklı diyarı barındırıyordu.
Sanki odamda bir kara delik vardı ve beni oradan oraya, diyardan diyara savuruyordu.
Merdivenlere doğru ilerlerken, değişiklik olup olmadığını merak ediyordum. Ayağımı basamağa atarken durdum. Doğru ya, ben hatırlamıyordum. Hatırlamamalıydım.
"Odam," yutkundum. "Üst katta mı?"
Abimin gözleri, çığlıktan çatlayan cam gibiydi. Dokunursan, ağlardı.
Benjamìn, başını ağır ağır babasına çevirdi. Gözü babası ve amcası arasında gidip gidip gelirken acı bir şekilde yutkunarak adımlarını kız kardeşine yöneltti.
"Gel Mia," dedi kolunu sahiplenici biçimde omzuna atarken. "Sana evini gezdireyim."
Evini. Hiçbir zaman gerçek anlamda evimiz olmayı başaramayan, yalanlara ev sahipliği yapmış evimizi...
***
"Bizde en çok sıkıntı uyandıran anlar yalnız olduğumuz anlardan çok, başkalarının yanında kendimizi yalnız hissettiğimiz anlar değil mi?" demişti Nurdan Gülbilek. Bir cümle nasıl olur da koca bir hayatı bu kadar iyi özetleyebilirdi?
Bahçedeki çiçeklerin topraklarıyla oynayan minik kızın keyfi yerindeydi. Hayat, hiç solmaması, zarar görmemesi için cam fanusa hapsedilen o kırmızı gülün, her şeye rağmen dinç durma çabasıydı ona göre.
"Selam." Tanıdık olmayan bu sesi duyunca başını yavaşça yukarı kaldırdı ve sesin sahibine odaklandı küçük kız.
"Selam." Kendisinden üç dört yaş büyük gözüken buğday tenli çocuk, parlak gözleriyle gözlerine bakıyordu. Mavi bir pantolon ve içine sıkıştırılmış Mickey Mouse desenli gömleği ile bu mecralardan olduğunu bas bas bağırıyordu.
"Annenler yok mu?"
"Yok, markete gittiler."
"Anladım," diyerek küçük kızı alıcı gözüyle süzmeye başladı genç adam. Fakat minik kız, bundan rahatsız olmuşa benziyordu.
"N-ne bakıyorsun?"
Çocuk sırıttı. "Korkma yemem seni." gülümsedi genç çocuk, "Deniz ben!"
Küçük kız cevap vermeyerek arkasını döndü ve eve doğru yürümeye başladı. İçi içini yiyordu. Bu çocuk kimdi bilmiyordu ama onu sık sık görüyordu.
Ya yersen?
***
"Ben çıkıyorum abi," diyerek ayakkabılarımı giyindim. Hâlâ vücudumun bazı bölgelerinde ağrılarım vardı ama başımın ağrısı beni öldürüyordu.
Abim bana doğru koşar adamlarla geldi ve hızlıca tüm vücudumu gözden geçirdi. "Nereye gidiyorsun Mia?"
Gözlerindeki soru işaretleri, tedirginlik içimi acıtıyordu. Belki de benim belirsizliğimi en çok haketmeyen oydu. O ve annem...
"Sahile gidiyorum. Gün-" Nerdeyse pot kırıyordun. Salak!
"Eski günlüklerimi okumak istiyorum. Belki bir şeyler hatırlayabilirim. Ev çok sıktı beni, deniz kenarına gitmek istedim."
Günceyi özledim. En çok haketmeyenlerden biri de kesinlikle canım dostum Günce'm. Hastahaneye yattığımın haberini alır almaz hemen yanıma uçmuş, yoğun bakımdan çıkana kadar camdan beni seyretmiş güzel arkadaşım.
Yokluğumu en az hakedenlerden biri.
Abim karışmadı bana. Yanından yürüdüm, geçtim ve gittim.
Kendimi denize bıraktım. Denizlere...
***
Onu burada bulacağımı biliyordum. Deniz, uçakta kitabımı okuyan o çocuk. Benim o kitabın yazarı olduğumu bilmeden bana kitabın eksiklerinden bahseden çocuk. Küçüklüğümden beri yan komşum olan, bana gelip sürekli ailemi soran çocuk. Çocukluğumdan beri hoşlandığım çocuk.
O güzel sırtını dönmüş, başını arkaya yatırmış ve gözlerini kapatmıştı. Ruhu huzurla martıların seslerini dinliyor, kucağındaki yarı açık kitap, güzel gözlerini görmek için rüzgar eşliğinde sayfalarını çeviriyordu.
"Selam."
Ağzımdan nasıl çıktığına şaşırdığım bu kelime, gözlerimizin birbirine değmesine sebep oldu.
Söylediğim en güzel selam...
Şaşkınlıkla bana dönerken, kitabını hızlıca kapatıp yanına koydu.
"Selam, Mia."
Yavaşça gidip yanına oturdum. Ona bakmadan denizi izlemeye başladım. Konuşmak istiyordum. Bugün 17 yaşına basmış biri olarak, 17 yıldır söylemek istediğim her şeyi bağıra çağıra dökmek istiyordum.
"Hatırlıyorsun, değil mi?"
Şaşkınlıkla ona doğru dönerken tahmin ettiğim şey çıkmaması için dua ettim.
"Neden bahsediyorsun sen?"
"Beni unutmadın Mia. Unutmuş biri için fazla duygulu bakıyorsun bana."
25.06.2020 12.44 P.M.
-GREYPUELLA
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Delalamın *tamamlandı*
Ficção GeralHer şey babamın aslında babam olmadığını fark ettiğimde başladı...