6. Bölüm "GÖTÜR BENİ OLMADIĞIN BİR YERE"

3K 147 12
                                    

"Hissedene bütün uzaklar yakın, hissetmeyene bütün yakınlar uzaktır..."

-Servet Somuncuoğlu - Gallemit

Bölüm Şarkısı: Ed Sheeran / Photograph

~~~

Piyano'nun kapağını indirdi ve ayaklarını pedallardan çekti Mia. Kafasını ağır ağır kapıya çevirdiğinde, pervaza yaslanmış iki çift gözlerle karşılaştı. Gözlerini amcasına dikti ve dudaklarını araladı.

"Konuştum onunla,"

Kerem ATLAS gülümsedi. İçeri adım atmak istedi ancak Mia, elini havaya kaldırdı.

"Hayır!"

Anında durdu adam. Yağız ise bulunduğu ortamı anlamaya çalışıyordu.

"Daha bitmedi amca. Çıkın lütfen. Ve beni bu gün yalnız bırakın."

"Tamam güzelim," diyerek Yağız'a baktı Kerem. Bakışlarla anlatmak bu olsa gerekti çünkü bariz belliydi çık dediği.

Kerem ATLAS kapıyı kapadı ve genç ortağına döndü.

"Biz de toplantıya geçelim oğlum. Göstermem gereken belgeler var."

Ve bu sayfanın üstü geçici olsa da kapatıldı. Ve dört duvar da, tuvalin üzerine çizilmiş mutlu aile tablosuna baktı. Ama kimse o mutlu aile tablosundaki minik kızın, içten içe mutsuz olduğunu göremedi.

***

Benjamìn kapıyı araladığı anda derin bir nefes aldı. Ayakkabısını çıkaracağı sırada yerdeki pudra pembesi Converseler çarptı mavi gözlerine.

Valizini tabir-i caizse fırlatıp Mia'nın odasına koştu. Yılda sadece üç ay boyunca koklayabildiği kardeşinin.

Pembe ile kaplanmış kapıyı tıklatmadan ittirdi. Ancak oda boştu. Babasının odasına gitti bu sefer. Kapıyı tıklattı ve gir komutunu duyunca daldı içeri.

"Oğlum? Hoşgeldin aslanım."

"Baba, Mia mı geldi? Neden aramadın beni, daha erken gelirdim."

"İstemedi. Geleceğini biliyordu."

"Nerde?"

Sıkıntıyla soluklandı Kerem ATLAS.

"O odada."

Benjamìn kaskatı kesildi. Düşünceleri beynini acımadan işgal ederken, ayakları ondan bağımsız siyah kapılı odaya doğru ilerliyordu.

Kapıyı yavaşça araladı. O an gördüğü görüntülerle kan akışı kesildi. Pembe yanaklı kardeşi, bembeyaz yüzü il piyano'nun yanında yerde boylu boyunca yatıyordu.

Korkak adımlarla anına gitti. Ellerini boynunda hâlâ daha ihtişamla atan şah damarına değdirdi. İçinde tuttuğu nefesi rahatça dışarı salarken kucağına aldı ufaklığını.

Odadan çıkıp kardeşinin pembelerle süslenmiş, siyah odasına doğru ilerledi. Yine aynısı olmuştu. Mia, piyanosu ile delicesine konuşmuş, içini dökmüş, dört duvara haykırmış ve uyuya kalmıştı. Ancak her defasında Kerem ATLAS da, Benjamìn ATLAS da Mia'yı her böyle bulduğunda önce nabzını kontrol ederlerdi. Çünkü Mia, daha öncesinde intihar etmeye çalışmıştı.

Mia'yı yavaşça yatağa yatırırken baş ucuna oturup saçlarını okşadı.

Dünya güzel bir yerdi aslında. Ama içinde insanlar vardı.

Benjamìn aklına gelen fikirle doğruldu. Arka bahçeye doğru indi merdivenlerden. Kulübenin kapısını açıp, uyuyan köpeğe baktı. Bu, Mia'nın köpeğiydi. Belkide aradaki özlem bitmeliydi.

Köpeği kucağına alıp eve girerken evde yankılanan kapı zili ile adımlarını kapıya doğru çevirdi. Kapıyı araladığında ise bir çift yaşlı gözlerle karşılaştı. Koray ATLAS, elindeki yıpranmış günlükle kendisine bakıyordu.

Öfkeyle doldu Benjamin.

"Amca(!)" Yutkundu ve parmaklarını hışımla saçlarından geçirdi. Sanki adama olan sinirini, sırf amcasına zarar vermemek için saçlarından çıkarıyor gibiydi.

"Ya o günlük olmasaydı amca?" Bir iki adım atarak yaklaştı Benjamin.

"O zaman da devam edecekti bu anlamsız, saçma salak kinin, öyle değil mi?"

Adamdan çıt çıkmıyordu. Zaten çıkmasındı da. Eğer olur da çıkarsa, işte asıl kıyamet o zaman kopardı. Ki zaten Koray ATLAS'ın değil çıt çıkarmaya, ağzını bile açmaya hakkı yoktu.

"O zaman kız kardeşim iyi ki yazmış bu günlüğü," diyerek parmağını salladı. "Sevgili babasının ne halt olduğunu görmesini sağlamış."

Delalamın *tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin