YENİ YIL ÖZEL BÖLÜMÜ

3.4K 151 15
                                    

BU BÖLÜM KİTAPTAN BAĞIMSIZ, DOĞAÇLAMA BİR BÖLÜMDÜR. 2016 HEPİNİZE MUTLULUK GETİRSİN... 

Dolabımın karşısında boş boş bakınırken, bir saatin sonuna gelmiş olup, hala ne giyeceğimi bulamayan ve stresten saçlarımı kemirmeye başlamı durumdaydım. Siyah kadife elbise güzeldi ama fazla miniydi. Normalde bunu sorun etmezdim ama ciddi anlamda kısaydı. Bordo elbisem ise beni yaşımdan oldukça büyük gösteriyordu. Şimdi alışverişe çıksam kar yüzünden AVM'ye gitmem iki saati bulurdu. Dolabımının arka tarafında bulunan gece elbiselerinin arasında parlayan bir elbise dikkatimi çekti. Elim direk ona doğru giderken bu elbiseyi hatırladığımı fark ettim. Bu elbise Uraz'ın hediyesiydi. Uraz ise Türkiyedeki çok yakın arkadaşlarımdan biriydi. Beni çok severdi ve kardeşi gibi görürdü.Allah var yakışıklı çocuktu. Ve benim olmayan ağabeyimdi. Beyaz elbiseye bakıp gülümserken, bu elbiseyi giymeye karar verdim. Altına ise beyaz platform ayakkabıları tercih ederken, gümüş rengi mat bir çantayla da kombinimi bitirdim. Makyaj çantamı alıp banyoya yönelirken, fazla abartmamayı aklıma not ettim.

Saçlarıma bandana takıp gözümün önüne gelmesini engelledim ve elime yeşil renkli yüz yıkama jelini sıktım. Vıcık şeyi yüzüme yedirirken, gözeneklerimin açıldığını ve yanaklarımın nefes almaya başladığını hissettim. Yüzümü duruladıktan sonra göz altımı birazcık aşağı çekiştirdim ve siyah göz kalemini çekmeye başladım. Kirpiklerimi kıvırdıktan sonra rimelle şekillendirip, dudaklarıma bordo bir mat ruj çektim.

Beyaz tüylü montumu üzerime giyinirken heyecanımı bastırmaya çalıştım. Yeni yıla bar'da girecektik. Amacımız kesinlikle eğlenmekti. Ve sanırım oldukça eğlenecektik. Merdivenlerden aşağı inerken gözlerim Günceye takıldı. Canım arkadaşım ne de güzel olmuştu. Birbirimize gülümserken  kapıya çıktık ve bir taksi çeviripi bar'ın adını verdik.

İçeriye girdiğimizde nedense üzerimde bir sürü göz hissetmiştim. Başımı yere eğerek adımıza ayrılan loca'ya doğru çevirdim adımlarımı. Günce kırmızı koltuklara yönelirken, bense siyah koltuklara bıraktım kendimi. Bakışlarımı etrafta gezdirdiğimde Günce ve benim dışımda herkesin neredeyse siyah-lacivert aralığında giyindiğini gördüm. Günce kırmızı iken ben beyazdım. İlk önce biraz çekinsem de daha sonra umursamadım ve bakışlarımı önüme çevirdim. Yanımda bir hareketlilik hissettiğimde gözlerimi sol tarafıma çevirdim. Yakışıklı sarışın bir çocuk bana sırıtarak bakıyordu.Sanırım Türktü, çünkü kolunda Kemal Atatürk dövmesi vardı. Türkçe selam vermeyi yine unuttuğumdan, kendimce konuşmaya başladım.

"Hi." (Selam.)

Afallasada kendini toparladı.

"Hi. Where are you from?" (Selam. Nerelisiniz?)

Boğazımı temizledim.

"I'm from French. But you should speak Turkish. I understand you." (Fransızım. Ama siz Türkçe konuşabilirsiniz. Sizi anlayabiliyorum.)

Gülümsedi.

"Amerikada Türk, yani yarı Türk biri daha olması güzel. Senin gibi."

Dondum.

"Lütfen. Kalkar mısınız yanımdan?"

Sırıttı.

"Maalesef güzelim."

Bacaklarımdan, kalçama doğru yükselen büyük bir el hissettim. Tam ayağa kalkacağım sırada el hızlı bir şekilde yok oldu. Bakışlarımı yukarı çevirdiğimde yanımdaki adam yerdeydi. Asıl şaşırdığım ise üzerinde onu yumruklayan bir adet Yağız bey olmasıydı. Güncenin ağzından ufak bir çığlık kaçarken, ben ise hızla ayaklandım ve öfkeden kudurmuş yağız beyin yanına yöneldim.

"Sakin olun. Yağız bey lütfen sakin olun. YAĞIZ BEY!"

Bakışları hızla bana döndü. Bir iki adım geriledim, istemsizce. Çünkü gözleri fazla korkutucuydu.

"NE BOK YEMEYE BURDASINIZ BU SAATTE? HELE BU KILIKLA?!"

Kendimi oldukça sıkıyordum. Aksi takdirde göz yaşlarım her an özgürlüğünü ilan edebilirdi.

"B-biz sa-sadece eğlenmeye ge-gelmiştik."

Bakışları bir anlık yumuşasa da bana doğru hızlı adımlar eşliğinde geldi ve kolumu sıkıca tutarak kapıya doğru sürüklemeye başladı. Güvenlik yanımıza geldiğinde adam Yağız bey'in kulağına bir şey söyledi.

"Ms. Günce to immediately leave home." (Günce hanımı hemen evine bırakın.)

Adam kafasını salladı.

"Sure, Mr. Altunay." (Tabi bay Altunay.)

Beni hızla siyah bir arabaya bindirdiğinde, ondan ciddi anlamda korkmuştum. Elleri ile direksiyonu sıkarken, hızlı hızlı nefes alıyordu.

Başımı önüme eğdim ve sessizce fısıldadım.

"Özür dilerim."

Bana bakmıyordu. Cevap vermedi de zaten. Araba durduğunda hızla başımı kaldırıdım. Burası Golden Gate köprüsüydü. Derin bir nefes alıp arabadan indiğinde bende hemen arkasından bende indim ve yanına ilerledim.

"Özür dilerim Yağız bey. Ama neden bu kadar kızdınız ki?"

Bana dönmedi ama daha da çattı kaşlarını.

"Yağız."

Ne?

"Efendim?"

Derin bir nefes aldı.

"Bey değil sadece Yağız."

Soluklandı.

"Orada herkesin içerisinde bembeyaz ışıktın sen. Aramızda fazla da yaş farkı yok. Oradaki heriflerin seni gözlerinde nasıl hayal ettiklerini hiç mi düşünmedin ha! Onu da geçtim neden benim barım lan?"

Afallamıştım.

"Ben, ben bilmiyordum."

Ruhsuzca güldü.

"Bilsen ne değişirdi. Sen bu kadar güzelken."

Son kısmı fısıldayarak söylemişti.

Birden ayağıma değen bir şeyle yerimden fırladım.

"WHAT IS THAAAAT?!" (BU DA NE?!)

Hızla bana döndü.

"Korkma sadece köpek. Sakin ol gider şimdi. Gel yanıma."

Hızla yanına gittim ve kolunun altına sokuldum.

"Lütfen, lütfen gitsin Yağız."

Kulağımın işittiği yüksek ptlama sesleriyle başımı gökyüzüne çevirdim. Havai fişekler.

"Mutlu yıllar, Yağız bey. Yani şey Yağız."

Gülümsediğini hissettim.

"Ez de hez dıkım, delalamın." (Seni seviyorum, güzelim.)

Dediğini anlamamıştım.

"Efendim?"

Bana doğru döndü.

"Senin de yeni yılın kutlu olsun Mia."


Özür dilerim aceleye geldi:* Keyifli okumalar.

Delalamın *tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin