Aylin'in süprizi - Bölüm 18

13 2 0
                                    

Kapı çaldığında Bal yatakta tembel tembel yatıyordu. Uyanalı 20 dakika kadar olmuştu ama o yumuşacık pofuduk bembeyaz yataktan kim kalkmak isterdi ki... Kapıdan elleri torbalarla dolu Müge girdi. Bal, kapıdan gelen sesleri duyuyordu, anlaşılan Müge market satın almıştı...

Yavaşça yatağından kalktı, rahat yürüyebilmek için değneğini sol kolunun altına sıkıştırdı. Kapının arkasından sabahlığını aldı, 'ne de olsa yataktan kalktım, üşütmemek lazım... lazım da ben bu ayakla bu gidişle kafayı üşütücem. Ona nasıl bir çözüm bulucaz' diye kendi kendine söyleniyordu.

Salona doğru yöneldi ama baktı ki sesler mutfaktan geliyor, sesleri takip etti... Müge ve Aylin, yemek yapma çalışmalarina başlamışlardı.

''oooo...uyandın mı gazi'' Müge takılıyordu.

''Çoktan uyandım da yataktan totoşumu kaldıramadım. Tembelim şu an, bünyem rahatı seviyo.''

''Senin sevdiğin bir şeyler yapalım dedik ama yine makarna da karar kıldık. Evde hiç bişiicikler yok... fare dolaptan düşse kafasını kıracak...'' dedi Müge.

'' Heee, sen onu diyosan, o geçen tezgahtan düştüydü. Cenazesini çöp torbası ve çöp kovasıyla kaldırdık. Kimsesi yoktu galiba, gelen olmadı'' Bal, bu anlamsız komik sohbeti sevmişti ki uzatıyordu.

''Ay, Bal, Allah aşkına mutfakta yemek yapıyoruz. Midemi bulandırma n'olursun'' Aylin böcekti, fareydi, gibi şeyleri sevmezdi; huylanır, kendini garip hissederdi.Snonuda Bal'ı mutfaktan kovup salona gönderdi.

Makarnalar hazır olunca kızlar hazırladıkları tabakları tepsilere koydular ve salona geldiler... Kahkahalar ve kıkırdamalar arasında yenen yemekten sonra güzel bir kahve zamanı gelmişti. Aylin, kahveleri hazırlamak için mutfağa gittiğinde Müge, Bal'a dert yandı.

''Aylin'in nesi var... Sen hastaneye yattığın günden beri allak bullak. Hani tamam, senin ayak olayına tabi ki üzüldü ama bu kadar dağılmasının başka bir sebebi olmalı''. Müdge'nin endişesi gözlerine yansımıştı.

''Farkındayım da zilli hiç bir şey çaktırmayacağım diye ip üstünde cambazlık yapıyor. Kahveleri içerken öğreniriz neyi var...''

Aylin mis gibi kokan sıcacık kahvelerle geldi. Küçük bir tabağa da çikolata koymuştu. Herkes kahvesini alıp yerine kurulduktan sonra gözler Aylin'in üstüne çevrildi. Bunu farkedince Aylin, kendini deney laboratuvarında köşeye sıkışmış tavşan gibi hissetti.

''N'oluyo? Niye bana kitlendiniz?''

''N'oluyo kısmına sen cevap vericen güzellik. Zaten o soruya cevap verince de otomatikman diğer sorunun cevabı da gelmiş olacak.'' Müge gözlerini kahvesiyle Aylin arasında gezdiriyordu.

''Tatlım, bak ben hastaneye yattım - çıktım ama senin üstünde gezen stratokümülüs bulutu sağ olsun dikkatimi senden alamıyorum. Aklını kurcalayan bir şeyler var belli....''

Aylin, bir süre sessiz kaldı. Konuşmak istiyordu ama nasıl başlayacağını bilemiyordu. Kızlar bunu farketmişti ve ona gerilmeden istediği gibi aklındakileri anlatması için zaman veriyorlardı. Yoksa biliyorlardı ki Aylin, gerilip duygusal yoğunlaşma yaşarsa çimler sulayan fıskiye misali gözleri akar ve konuştuğu dil gözyaşı bölgesinden tuzlu su dili olurdu.

Sonunda Aylin'n dudakları aralandı.

''Kızlar benim başımda bir sürü tilki kuyruk kuyruğa değmeden iş yapmaya çalışıyor da araya sihirbazın tavşanı girdi. Sürprizlerle dolu anlayacağınız tavşan. Bal hatırladın mı biz Cenk'le kavga edip barıştığımız gece bara gitmiştik, Müge gelememişti...'' bu bir soru değil, sadece anlatma biçimiydi Aylin için. Kızlar başlarını sadece 'evet' anlamında sallayabildiler.

adını koyamadım ki.....Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin