Cenk Alsancak'ta sokakları dolaşıp park yeri aramaktan hoşlanmazdı. Bar'ın yakınında bir yerde olan katlı otoparkın 3.katına park ettiler. Barın önüne geldiklerinde Cenk'in telefonu çaldı. Konuşması bitince 'kapıda biraz bekleyelim, Kaan geliyor.' dedi.
Aylin, ayakta Cenk'in elini tutarken bile yerinde duramıyordu. Hani küçük bir çocuğun çok uzun zamandır istediği bir şey vardır ve siz artık o şeyi yapmaya uygun zaman olduğuna karar verirsiniz de bunu ufaklığa söylersiniz. O andan itibaren başlayarak o şeyi yaptığınız ana kadar ufaklık gece-gündüz durmadan enerji pompalar ve yerinde durmaz. Aylin'de aynen böyleydi işte. 'Aslında şirin biraz' diye geçirdi içinden Bal, ne de olsa arkadaşıydı ve onu seviyordu.
Aklından Aylin'in genel karakter ve ruh haliyle ilgili bu düşünceler geçerken, kalabalığın arasında onlara doğru ilerleyen biri gözüne çarptı Bal'ın. Gözleri dikkatini çekmişti özellikle, sanki bir yerlerden tanıyor gibi geliyordu Bal'a. Yabancı, kalabalık içinde yavaş yavaş ilerlerken Bal ona bakmaya devam etti. Gerçekten göz alıcı bir adam geliyordu karşısından. Boyu Bal'dan uzun, havalı.. Attığı adımlardan kendine olan güveninini tam olduğunu hissettiriyordu. Doğal bir sıcaklığı vardı. Adam, Bal'a doğru yaklaştıkça yaydığı sıcak enerji Bal'ın duygularını harekete geçirmişti.
'Uzun boylu, kumsal, yakışıklı,....ah keşke bu gece bununla sohbet etsem...'diye aklından geçirirken Bal, Cenk kafasıyla birine selam verdi, güldü ve karşıdan gelen adamla birbirlerine sarıldılar.
''N'aber Cenk, oğlum yemin ediyorum Aylin olmasa görüşemeyeceğiz artık. N'aber Aylin?'' dedi ve Aylin'i yanaklarından öptü. Aralarında kısa bir hal hatır sohbetinden sonra Aylin ''birbirinizi hatırlıyorsunuz değil mi'' dedikten sonra yüzünü Cenk'e çevirip 'girelim hadi' dedi.
Bal, Aylin'in az önce yüzünün olduğu noktaya - duvara bakakalmıştı ki. Kaan, hafifçe gülümseyerek Bal'a bakıyordu. Bal da ona gülümsedi. Az önce uzun uzun inceleyip hayali kurup keyifle analiz ettiği adam Cenk'in arkadaşı mıydı yani?
'Ay keşke başka bir şey dileyeydim... bu kadar kolay olacağını bilseydim....' Yukarı kaldırdı bakışlarını ''ne bileyim piyangocu falan isterdim, 3trilyonluk bileti bana satardı''
Adam uzun boyluydu, spor yaptığı belliydi, gerçekten de yakışıklıydı. Kaan, Bal'la göz göze geldiklerinde ona merhaba demek istedi ama Bal kendi kendine mi yoksa onunla mı konuşuyor anlayamadığı için sadece gülümsemeye devam etti. Bal, sonunda kafasıyla merhaba dercesine selam verip Aylin ve Cenk'in arkasından yürüdü.
''evet, ben hatırlıyorum ve o, hayır hatırlamıyor'' dedi kendi kendine Kaan, Aylin'in sorusuna cevap olarak.
Kulakları sağır eden bir müzik vardı içerde. Bal, eğlenmeyi severdi ama o gün çok yorgundu. Artık kaçış yoktu, ne de olsa içerideydiler. Bir bira söyledi Bal, müzik eşliğinde etrafa bakınmaya başladı. Biraz zaman geçtikten sonra Aylin ve Cenk'in şirketten diğer arkadaşları da geldi. Bal tanıyordu onları ama Aylin ve Cenk kadar samimi değildi. O yüzden 'onların arkadaşları' olarak adlandırmak kolayına geliyordu. İçkiler, müzik, eğlence derken zaman akıp gitti. Aylin, daha ilk içkisini bitirmemişti ki Bal'a tuvalete gideceğini, onunla gelmesini söyledi. Kız kıza biraz yalnız zamana ihtiyacı vardı anlaşılan.
'Çok eğleniyorum. İnanılmaz keyifli oldu bu gece. 'dedi Aylin. Sonra suratını ekşitti, sanki hoşlanmadığı bir şey yemiş de onu yutmakta zorlanır gibiydi.
Bal, ''ne oldu?'' diye sordu.
'Sanırım dün gecenin stresi daha yeni mideme vuruyor herhalde, eğlenmeye çıktık ama içki içemiyorum, midem almıyor. Bir garip oldu midem iyice.'
Bu durumun eğlenmesine sorun teşkil etmediğine kanaat getirdiklerinde diğerlerinin yanına döndüler. Cenk, meraklı gözlerle onları bekliyordu. Aylin, tuvalete giderken her zaman Müge ya da Bal'ı yanına alırdı, bu yeni bir şey değildi. Müge, randevusu olduğu için gelememişti, piyango da otomatik olarak Bal'a çıkmıştı. Sorun, Aylin'in tuvalete giderken ki yüz ifadesiydi. ''Sarhoş mu oldu acaba? Midesi bulandı kesin'' diye aklından geçiriyordu Cenk onlar geri gelirken. 'Allah'ım n'olur dün akşamın üstüne bir de hastalanmasın, beni ölürüm.'' Diye dua ediyordu Cenk. Aylin hasta olunca çok nazlı ve hassas olurdu, o kadar ki burnu aksa tavuk suyuna çorbası kaşıkla sizin içirmeniz gerekirdi.
Gece saat ilerlemişti ve gittikçe kalabalıklaşmışlardı. Müzik ve içkiyle beraber zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı Bal. İçerde oldukları süre boyunca, Kaan'la sürekli göz göze gelmişler ama sohbet edememişlerdi.
'Allah'ım, dibimde hayallerimin erkeğine uyan tip öylece duruyo ama sesten konuşamıyoruz bile.' Diye kendi iç sesiyle sohbete koyuldu Bal yine. 'Ay ben yine kendi kendime konuşuyorum..Eyvahlar olsun.Uzun zamandır yalnız olmak sanırım bende cıvata eksilmesine sebep oldu.' Kendi kendine güldü.
Kaan, Bal'ın yanına gitmek istiyordu, onunla 'yine' sohbet etmek istiyor, hatta mümkünse yalnız kalıp daha iyi tanımak istiyordu ama bunun için uygun zamanın o gece olmadığını da biliyordu.
Gece ilerleyen saatlerde kendini grubun dışında, yan masada buldu Bal, gruptan uzaklaşmanın iyi bir fırsat olduğuna karar verdi ve güldü. 'Bunu fırsat bilip tüyebilirim' diye düşündü. Gerçekten yorgunluktan ayakları zonkluyordu artık. Nasılsa Kaan'la da sohbet edemeyecekleri belliydi. Aylin ve Cenk farkına varmazlardı Bal'ın gittiğinden, farkına vardıklarında da zaten eve dönüyor olurlardı. Biraz daha birası vardı, birasını yudumlarken montunu aldı ve yavaş yavaş kapıya yönelmeye başladı. Tam kaçmak üzereydi ki omzuna bir el dokundu.
''lanet olsun, yakalandım'' diye geçirdi Bal içinden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
adını koyamadım ki.....
RomanceHayatı rahat ve özgür yaşamaya alışmış Bal, Kaan'la karşılarırsa.... hem de tekrar..... ve hatırlamazsa, hatırlayamazsa.... Modern ama bir okadar havalı Kaan, Bal'ı tekrar gördüğünde Bal'ın kendisini hatırlamadığını anlarsa... Karşılaşmaları ikisin...