Tatsız süpriz Cem - Bölüm 14

12 2 0
                                    

Kaan aracılığıyla gönderdiği fotoğraflarla ilgili dönüş yapmıştı Mehmet Bey. Bal, tam Mehmet Bey'in istediği mobilyaları bulmuş, mobilya ustasına da gerekli detayları anlatmıştı, günü ustayla beraber renk ve kumaş üzerinde çalışmak için ayırdı. Kır evine uygun, eskitme tarzı, bahar renkleriyle dolu koltuk takımı hazırlıyordu onlar için. Çalışmaya o kadar dalmıştı ki arka arkaya çalan telefonun sesini duymuyordu. Bir kahve molası vermeye karar verdiğinde telefonu fark etti Bal, arayan Kaan'dı...

''Bal, iyi misin?'' sesi endişeli ve sabırsız geliyordu Kaan'ın.

''Selam Kaan iyiyim sağol. Sen nasılsın?'' Bal, Kaan'ın sesinde ki ilgiyi fark edememişti. Kafası hala yaptığı işteydi.

''Neredeyse seni 20 defa aradım. Açmayınca bir şey oldu sandım. Neyse, iyisin belli sesinden. Koltuklar ne alemde diye sormak için aramıştım aslında ama sağ ol bu haftanın endişe kotasını doldurmama yardımcı oldun.''

''Ben de koltuklar üzerinde çalışıyorum şimdi Metin abiyle. Aslında baya iyi gidiyor. Gelir görmek ister misin?'' Bir anda dökülüvermişti kelimeler ağzından. Sorduğu ne kadar sıradan ve işle ilgili bir soru olsa da Bal'ın karnında kelebek kozaları oluşmuştu artık.

''Tamam, gelirim. Bana konumunu yolla mesajla''

''ok, bay''

Aradan 1saaatten az geçmişti ki Kaan, Metin abinin dükkânının önünde belirdi. Bal, onu görünce oldukça keyiflenmişti. Açıkçası yaptığı işi ona göstererek ondan güzel ve olumlu bir ilgi, bir övgüalabilecek olmanın heyecanı vardı üstünde. Üstelik beğendiği adamdan..... Tamam kabul, hoşlandığı adamdan demek daha doğru olur.

Bal'ın aksine Kaan'ın yüzü hiç te güneşle aydınlanmış bir keyif sergilemiyordu. Anlaşılan, o kadar aramaya cevap vermemesine gerçekten bozulmuştu, ama canım ne vardı ki bunda, işe dalmıştı işte diye düşünürken Bal, Kaan'ın arkasında ki gölgeyi görünce irkildi. Kaan'ın arkasında ki bir çift ayağı gördü ve bakışlarını ayakların sahibine çevirdi. Kaan'ın keyfini kaçıran asıl sebebi biliyordu artık.

''Merhaba... Kolay gelsin usta'' Kaan, dükkân kapısında ki iki basamağı çıktı. Dükkânın için dışarıya göre daha karanlıktı, ilk adımlarını atarken daha net görebilmek için gözlerini kısmak zorunda kalmıştı. Yavaşça Bal'ın yanına yürüdü. Elinde kocaman berbat kokulu bir çöp torbası taşıyor da kokusunu almamak için nefesini tutuyor gibi suratı ekşimişti. Arkada ki adam garip bir neşeyle 2 basamağı atlayarak girdi dükkâna.

''Merhaba usta, Selam Bal. Nasılsın?'' dedi Cem

''İyiyim...'' Bal, Cem'e başka bir şey söylemeden Kaan'a döndü. ''Nasılsın?''

''Sabah kalktığımda neşem yerindeydi.'' Sesi 'anlıyorsun değil mi' dercesine imalıydı.

''Aynen, biraz önce mideme bir ekşime girdi ki sorma'' Kaan ve Bal birbirlerine bakıp aynı frekansta oldukları için güldüler.

''Nasıl gidiyor işler, son durum ne?'' Diye sordu Kaan.

''Valla fena gitmiyor. Tam istediğim gibi ama biraz yorucu tabi. Metin usta sağ olsun bütün her şeyi hallediyor. Bak, bu koltuk Mehmet Bey'in kitap okuma koltuğu olacak'' Hemen arkasında duran kumaşı değiştirilmiş, toprak renklerinin hâkim olduğu rahat tekli koltuğu işaret etti Bal. Kaan, Bal'ın gösterdiği koltuğu yakından incelemek için koltuğa yaklaştı, ''oldukça güzel, işçilik de çok iyi olmuş. Bu koltuğu nerden buldun'' diye sordu.

''İki sokak arkadan'' bunu söylerken yüzünde afacan çocuk ifadesi belirdi ve Kaan'ın tepkisini görmek için onun yüzüne baktı.

''Hadi canım. Tamam, senin bu tür şeyleri bulduğunu biliyorum ama sokak sokak dolaşmadın değil mi bunun için?''

''Yok canım... Şansıma denk geldi, hemen ustayı aradım araba yolladı, aldık geldik. ''

Bal ve Kaan koltuk ve diğer siparişler üzerine sohbete girmişlerdi ki Cem Bal'ın biraz önce Kaan'a gösterdiği babası için yapılan koltuğa pat diye oturdu.

''Napıyosun sen, kal oradan'' diye çıkıştı Bal.

''Ne var canım, nasılsa babanım değil mi. Ha babam ha ben'' diye gevşek gevşek cevap verdi Cem.

''Senin baban gibi olabilmen için İzmir'in fırınlarının toplamı kadar ekmek yemek lazım. Kalk oradan''. Bal, Cem'in bu gevşekliğine oldum olası sinir olurdu ama Metin ustanın yanında yapılacak şey miydi bu şimdi.

Cem, rahat tavrıyla koltuğa iyice yerleşti, ayaklarını da koltuğun önünde duran sandalye ye uzattı. ''Vay be, babandan çalarım ben bunu valla. Acayip rahat bu'' dedi arsızca. Bal, dayanamıyordu bu adama. Bir insan nasıl bu kadar arsız, bencil ve ruhsuz olabilirdi ki.

''Cem, kalk oradan. Malı teslim etmeden daha 2.ele çıkarttırma bize.'' Diye atıldı Kaan, dudakları sinirden gerilmişti.

''Tamam, canım kalktım, yemedik ya'' Cem hala umursamaz bir pişkinlikle atölyenin içinde ki diğer şeylere bakıyordu.

Metin usta, hiçbir şey söylemiyordu ama sessizce yan gözle ve kulakları tamamen onlarda, işine devam ediyordu. Bal, ustaya baktıktan sonra onun sakin ve işine dalmış halini görünce rahatladı. ''Usta bir çıkıyoruz, ben ararım seni sonra'' dedi Bal ve eşyalarını aldı. Kaan, hiç itirazsız Bal'ı takip ediyordu. Cem, ne olduğunu anlamış alık gibi bir Bal'a bir Kaan'a baktı ve arkalarından çıktı.

Bal, bu adamdan nasıl oldu da hoşlanmıştı. Gerçekten de o kadar saf olabildiğine inanamıyordu. Ama farkında değildi, aslında kalbi sadece mutlu olmak istiyordu. Cem, ona o kadar iyi davranmıştı ki, Bal kendini külkedisinin başkahramanı gibi hissetmişti, mutlu olmuş, güvenmişti.

Kapıdan çıkar çıkmaz Kaan'ın telefonu çaldı. Bal'ın yüzüne bakıp 'bi dakka' der gibi yalvaran bir yüzle ona göz kırptı. Cem, bu telefonu fırsat olarak algılamıştı, Bal'ın yanına gitti ve kulağına bir şey fısıldamak ister gibi yaklaştı. Bal, Kaan'a bakıyordu o sırada, Cem'in bu tehlikeli yaklaşımını fark etmedi.

''Şttt. Bal, baksana... Kaan'ı yollasana, senle birer kahve içelim baş başa.''

Bal, Cem'in bu kadar yakınında olduğunu fark edince yerinden sıçradı. Derdi neydi bu adamın...

''Allah senin tependen baksın Cem. Ödümü kopardın.'' Sağ elinin başparmağını üst dişlerinin altına koyup kafasını geriye doğru attı. Şoku atlatınca Cem'e olan kızgınlığını serbest bıraktı.'' Ne saçmalıyosun sen ya, Allah aşkına işim başımdan aşkın zaten.''

''Seninle biraz yalnız zaman geçirmek istiyorum. Eskiyi anarız'' Bunları söylerken Cem, tamamen arsızlaşmış, yüzüne aptal bir gülüş oturtmuştu.

Bal, sadece Cem'e tepeden aşağı süzen bir bakış attı. ''Ya sabır, ya sabır'' diyerek onun yanından uzaklaştı ve telefon görüşmesi biten Kaan'a doğru ilerledi. Bal'ın yüzünde ki öfkeyi görünce Kaan rahatladı, ona göre bu Cem'den hoşlanmadığının bir kanıtıydı.

''Cem, Mehmet Bey seninle konuşmak istiyor.'' dedi. Bal'a bakıp göz kırptı ve yüzüne muzip bir gülümseme kondurdu. O fırlama afacan tipi Bal'ın içinde minik havai fişekler patlatmıştı, bir anda az önceki gergin halinden sıyrılıp keyifli bir ruha büründü.

Cem telefonu eline aldıktan sonra yüzü karşıdan gelen ses karşısında afallamış bir ifadeye büründü. 'tamam, baba, anladım baba. Hayır, Baba'dan başka bir şey söyleyemiyordu.

''Hayırdır, N'oldu? Pek keyiflendin telefon konuşmasından sonra'' Kaan'la konuşurken uzaktan Cem'i izliyorlardı.

''Evet, pek bi keyiflendim itiraf edeyim. Dinsizin hakkından imansız gelir demişler, imandan çıktım ben de''

Telefonu kapatan Cem, yanlarına geldi ve gitmesi gerektiğini söyledi. Az önce ki arsız ve pişkin suratından eser yoktu. Azarı yemiş küçük velet gibi gergindi. Cem, yanlarından ayrıldıktan sonra Bal ve Kaan oldukça keyiflenmişlerdi. Bal, Kaan'ı tekrar dükkana geri götürdü. Ustayla beraber az önceki tatsız duruma rağmen oldukça güzel bir sohbete koyuldular. 

Günü bu kadar keyifli ve yorgun bitirmenin ardından Bal, evine gittiğinde Kaan'la geçirdiği zamanın anıları arasında keyifle kahvesini yudumladı. Acaba onu daha ne süprizler bekliyordu....


adını koyamadım ki.....Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin