13. Bölüm

300 26 28
                                    

Saate bakılırsa şu sıralar Luhan son parçasına geçmiş olmalıydı.

Gerçekten tüm salon büyülenmiş bir şekilde onu dinliyordu.

Onunla hiç hakkım olmadığı halde gurur duyuyordum. Başımı yavaşça öne eğip sağ sola sallayarak kendi kendime  gülümsedim.

Gerçekten iki günde hayatımı allak bullak etmeyi nasılda başarmıştı.

Koridor tarafından gelen bir sesle başımı o yöne çevirdim sanki metal bir şey yere düşmüş ya da fırlatılmıştı.

Çevremdeki bir kaç kişi daha duymuştu ama pekte oralı olmamışlardı.

Birbirleriyle göz göze geldikten sonra tekrar kendilerini müziğin büyüsüne kaptırmış ve dünyayla ilişkilerini kesmişlerdi.

Temkinli adımlarla o tarafa doğru yürümeye başladım. Müziğin
sesi azaldıkça içeriden gelen kırılma sesleri daha net duyulmaya başlamıştı.

Belli ki birileri fena halde sinirlenmiş eline ne geçirse karşısındakine fırlatıyordu.

Yaklaştıkça sesler daha fazla arttı.

Konuşulanları duymaya başladım.

- " Sen kendini ne sanıyorsun ha! Benim yanımda, benim kadınıma nasıl dokunmaya cüret edersin!"

Bütün kelimelere bastırarak konuşuyordu.

Bu sesin sahibini tanıyordum.

Hyun Ki yine sataşacak birini bulmuş olmalıydı.

Bu duruma müdahale etmek için hızla köşeyi döndüğüm anda porselen bir vazo duvara çarpıp tuzla buz oldu.

Artık iyice görüş alanıma girmişlerdi.

Karşısına alıp umursamazca bağırdı  çocuğu gördüğümde tuhaf  bir şekilde onları bulan ilk kişi olduğum için sevinmiştim.

Sehun duvar ve Hyun Ki arasında kalmış gözlerini bir saniye kırpmadan ona bakıyordu.

Eğer Hyun Ki de sarhoş cesareti olmasaydı Sehunun karşısında bu şekilde durabilmesinin imkansız olduğunu biliyordum.

Sehun temkinli davranıyordu. Onun sarhoş ve aynı zamanda bir misafir olduğunun farkındaydı.

Ama pekte sakin kalmadığını gözlerinde tutuşmak üzere olan karanlıktan anlayabiliyordum.

Köşeye sıkışmış olan Sehun değil Hyun Ki'ydi aslında. Ama bunun farkında olamayacak kadar dağıtmıştı kendini.

Jae durmadan ağlıyor onu tutup çekmeye çalışıyor ama Hyun Ki'nin çırpınmasıyla yere düşüp duruyordu.

Hyun Ki yere uzanıp keskin bir cam parçası aldığında Jae'nin attığı çığlık Luhanın kemanın tizleri arasında
kaybolup gitti.

- " Seni aşağılık piç! Jae benim tamam mı! Anlayın artık o beni seçti o benim sadece benim! "

Hyun Ki elindeki keskin cismi sağa sola savururken Sehun sadece bir kaç adım geri çekilmisti.

- " Bir kokak gibi kaçıyor musun ha! Neden karşı koymuyorsun? Onu benden almak mı istiyorsun? Cevap ver orospu çocuğu!"

Sehun gözünü bile kırpmadan ona bakıyordu.

Eğer şimdi müdahale etmezsem her şey için çok geç olabilirdi.

Hızla Hyun Ki'nin  arkasına geçtim ve elinden o cam parçasını alıp yere attım.

Hışımla bana döndü ama ben onun bir şey söylemesine fırsat vermeden o an aklıma gelen ilk şeyi yaptım.

Sehunun elini tuttum ve Hyun Ki'ye gülümsedim. Uzlaşmacı bir ses tonuyla konuşmaya başladım.

- " Hyung sakin ol lütfen. Sehun senin kadınına dokunmuş olamaz çünkü o benim sevgilim. Kesinlikle bir yanlış anlaşılma olmalı o kadınlardan hoşlanmıyor."

Yavaşça dönüp Sehuna gülümsedim.

Az önce alev almak üzere olan gözleri şimdi birer buz parçasına dönüşmüştü. Kıskanç bir sevglili gibi davranıp

- " Hem hyung eğer öyle bir şey yapmış olsaydı onunla senden önce ben ilgilenirdim." deyip yaramazca göz kırptım.

İkiside şaşkın gözlerle bir bana bir Sehuna bakıyordu.

Sehunun verdiği tek tepkiyse elimi daha fazla sıkması oldu hem de acıtacak kadar çok. Ama bırakmadım ona döndüm ve  daha çok gülümsedim.

- " Gel sevgilim annen her yerde deli gibi seni arıyor."

Onu çekiştirerek ordan uzaklaştırmaya çalışırken köşede tüm bu olanları sessizce izleyen davetsiz bir misafir gözüme çarptı.

Az önce olanlara şahit olmasını istemeyeceğim türden biri.

Beni bu şekilde tanımasını istemeyeceğim biri.

Chanyeol...

Bana bakıyordu.

Gözlerimin ta içine. 

Ama bu sefer beni ne zaman görse bakışlarında hüküm süren ki nefret yerini şaşkınlığa bırakmıştı.

Onu bu halde görmek beni içten içe içe güldürdü. Belli ki beni gay sanmıştı.

Onunla bu durumu kullanarak belki de biraz uğraşabilirdim. Hatta eğlenceli bile olabilirdi.

Büyük salonun kapısına geldiğimizi Sehunun elimi sertçe bırakmasından anlamıştım. Uyarıcı bir ses tonuyla

- " Ağır ol sert çocuk." dedim.

Onu sinirlendirdiğimi biliyordum ama bu geceyi olaysız atlatmamızın o an en makul yolu bu gibi gelmişti.

Sinirle saçlarını karıştırdı ve

- " Asla! Bir daha asla bana yardım etmeye kalkma!" dedi.

Derin bir nefes aldım.

Ama daha tek bir söz bile edemeden Kyungsoo'nun sesi duyuldu.

- " Hyung annem her yerde seni arıyor."

En azından söylediklerimden biri tutmuştu. Sehun bana son kez keskin bir bakış atıp yanımdan uzaklaştı.

Onun bu hallerine alışkındım. Bu ilk kez tekrarlanmıyordu. Son kez olmayacağınıda biliyordum.

Bu bir zorunluluktu.

Yıllar önce önce kendime verdiğim bir sözün getirisi.

Ben Byun Baekhyun her ne olursa olsun Oh Sehunu koruyacağıma söz vermiştim.

Secret ObsessionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin