KYUNG SOO
-"İnanılmazdı. Sanki yürümüyor muşsun da kayıyor muşsun gibi."
Defile sonrası Gucci'nin en iyi mankenlerinden Sean O'pry ile havaalanında karşılaşmıştık. Ben övgüler yağdırırken Luhan'ın kenarda kendini valiz sanıyor olması tuhaf hissetmeme neden oluyordu.
-"Teşekkürler. Çok incesiniz Bay ?"
-"Soo bana Soo deyin lütfen."
Bay Sean 'ın cevap vermesine fırsat vermeden Luhan valiz olmaktan sıkılmış olacak ki soğuk bir ses tonuyla konuştu.
-"Kyung Soo. Acıktım bir şeyler yemeğe gidelim."
Garip davranıyordu. Asosyal biri gibi. Oysa ışıkların altında olmaya alışkın biriydi. Şüpheci bir ifadeyle ona döndüm.-"Tamam."
-"Görüşmek üzere Sean sizi tanımak güzeldi."Luhan'ın hızlı adımlarına yetişmeye çalışırken sordum.
-"Ne yemek istersin?"
Ters bir şekilde konuştu.
-"Aç değilim."
Omzundan tutup onu kendime çevirdim
-"Sorun ne?"
Gözlerime sert bir ifadeyle bakıyordu.
-"İnsanlara hayran olmak genel özelliğin mi? Beni buraya Sean denen adamla gözümün önünde flört etmek için mi sürükledin?"
Eğer o an yaşadığım şoka bir derece vermem gerekseydi kesinlikle on üzerinden dokuz olurdu.
-"Sen neler saçmalıyorsun!"
Sesi iyice hiddetlendi.
-"Asıl sen neler saçmalıyorsun!"
-"Buraya gelirken bana hızlı gittiğimi söyleyen sendin şimdi bir adamla konuştum diye kıskançlık krizine mi giriyorsun?"
-"Kıskançlık mı? Ne için? Kimi? 17 yaşında bir çocuğu mu? Buraya vasin olarak geldim unuttun mu?"
Acımasızlaşıyordu. Oysa onunla olduğum için şu ana kadar harika hissediyordum kendimi.
Gözlerimden bir kırgınlık geçti hissediyordum sonrasındaysa bakışlarım donuklaştı.
-"Gidelim. Uçağı kaçırmak istemeyiz. "
Yol boyu tek bir kelime etmedik o ise sürekli içiyordu. Birbirimize bakmadık bile.
Ben önden o arkadan yürürken veda etmekle etmemek arasında gidip geliyordum. Onunla bu kadar yakılaşmışken kaybetmek istemiyordum. Günlerdir sabahlara kadar mesajlaşıyorduk, konuşuyorduk. Şimdiyse kendimi onun sesi olmadan bitik ve yılgın hissediyordum.
Son bir kez şansımı denemek için arkamı döndüm.
Hafif hafif sendeleyerek yürüyordu. İçimde bir şeyler koptu kıyamadım.
-"Araba dışarıda bekliyor seni evine bırakayım."
Bir şey söylemeden benimle geldi. Yola çıktıktan bir süre sonra şoföre,
-"Hava almak istiyorum arabayı durdurun lütfen."
Araba nehrin kıyısında durur durmaz onunla birlikte bende indim. Biraz daha ilerleyip çimlerin üstüne attı kendini.
-"Başım dönüyor."
-"Bu iyi bir fikir değil eve gitmeliydik."
Birden gülmeye başladı.
-"Ne iyi bir fikir değil söyleyeyim mi? Sen ve ben ufaklık."
O an sanki biri başımdan aşağı kaynar sular döktü. Tüylerim ürperdi. Yandım, dondum, yutkunamadım boğazımda bir düğüm oluştu yumruklarımı sıktım sadece.
-"Abini aramamı ister misin?" Bu seferki kahkası daha da güçlüydü.
Bana elini uzattı kalkmak istiyordu. Ona doğru bir iki adım atıp elini tuttum. Ellerim yanıyordu ama kalbim buz tutmuştu. İçimde bir yerlerde sağanak yağış başladı. Öyle çok doldum ki gözlerimden taşmak istiyordum ama boğazımdaki yumru bu sele engel oluyordu sanki. Beni kendine çekmesiyle ben de yere düştüm. Gülmeye devam ediyordu.
-"Seni kandırdım."
Derin bir nefes aldım.
Açık bir geceydi gökyüzü yıldızlarla doluydu ay parıl parıl parlıyordu karanlığı yırtarcasına.
Yavaşça ona döndüm öyle güzeldi ki. Bana her şeyi yapma halkı vardı. Sanki inatçı huysuz ve yaramaz ben onunlayken bambaşka biri oluyordum kurallarım tek tek bozuluyordu.
-"Bu olmamalıydı. Ben bilmiyorum. Çok saçma."
Birbirinden anlamsız bir şeyler mırıldanıyordu. Bu gece bir kabus olsun ve yarın her şeyi unutarak uyanayım istiyordum. Birden doğrulup üzerime eğildi. O kadar çok yaklaştı ki nefesindeki alkol kokusunu alabiliyordum.
Göğsüm göğsüne değiyordu saçları alnıma düşüyordu kıpırdayamadım.
-"Kalbin her an kaburgalarını kırabilir sarhoşum ama hissedebiliyorum."
Huzursuzca kıpırdandım ona olan hislerim sır değildi ama benimle alay etmesi onu gözümden düşürüyordu.
-" Öyle hızlı atıyor ki benimkini duymuyorsun." Elimi alıp kendi göğsüne götürdü. Onun güçlü kalp atışlarını dinledim.
Gözlerime baktı. Öyle anlamlı bir bakıştı ki onu kendime çekip öpmek istedim.
-"Sana doğru düşüyorum. Görmüyor musun? Öyle hızlı düşüyorum ki yine sana tutunuyorum." Eğilip beni öptü.
İçimdeki sel buharlaştı . İhtişamlı bir yaz başladı. Ellerimi saçlarına götürdüm.
Durmalıydık. Ama elimde değildi. Öyle hasrettim ki ona. Ama durmalıydık.
-" Luhan. Gitmemiz gerek."
Büyülü bir andan uyanmış gibi bana baktı.
-"Haklısın. Ben üzgünüm. Bizi kabullenmekte bu kadar zorlandığım için."
Derin bir nefes aldım. Bir yandan da gülümsüyordum.
-"Bazı şeyleri geç algıladığını kabul ettim artık. Sanırım bir gelişim geriliği söz konusu."
-"Öyle mi küçük adam."
Kollarını açıp beni göğsüne yatırdı.
-"Benden başkasına güzel sözler söylemeni istemiyorum. Ailemiz ya da arkadaşımız olanlar dışındakilere."
Boynumu hafifçe kaldırarak ona baktım.
-"Aslında o kadar rahat bir adama benziyorsun ki bu kadar kıskanç olacağın aklıma gelmezdi."
Beni kendine çekip saçlarımı öptü.
-"Rahat bir adamım. Ama sevdiğim şeyleri paylaşmayı sevmem. Buna o koca siyah gözlerinde dahil. Benim üzerimde kalmaya devam etsinler istiyorum."
Daha başka ne isteyebilirdim bilmiyorum. O kadar uzun bir zaman seyretmiştim ki onu şimdi benim olduğuna inanmakta güçlük çekiyordum. Manzaraya bulanmıştık kokusu beni altüst ediyordu. Bu hiç beklemediğim bir zaferdi. Ona sarıldım ve güzel bir uykuya daldım."
Okuduğunuz için teşekkürler.
![](https://img.wattpad.com/cover/44129620-288-k866771.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Obsession
FanfictionKampüs yavaş yavaş yağmurdan koşturarak kaçan öğrenciler tarafından hareketlenmeye başlamıştı. Tam o anda telaşlı bir şekilde bana doğru gelen kişiyi fark ettim. Nefes nefeseydi. - S-Sehun... Dudaklarından dökülen ismimle kalbimdeki zincirlerin dah...