MERHABA SEVGİLİ ARKADAŞLAR. TABLO'YU ÇOK SEVEN OKUYUCULARIM OLDUĞUNU BİLİYORUM. AYNI KEYİFLE OKUYACAĞINIZI UMDUĞUM İLLÜZYON, ZEHİRLİ KRALLIK VE ARYA ADLI HİKAYELERİME DE BEKLİYORUM. SESSİZ OKUYUCULARIM YORUMLARINIZLA VE GÖRÜŞLERİNİZLE YAZARINIZA DESTEK OLURSA ÇOK SEVİNİRİM. UMARIM SİZE BİR AN OLSUN KEYİFLİ ANLAR YAŞATABİLİRİM. SEVİLİYORSUNUZ.
Herkes gitmişti. Kulaklarımda Masal'cığımın cümlesi kalmıştı bir tek, bir tek o masum dudaklardan çıkan kelimeler beni benden alabiliyordu. " Cemye çabuk gel tamam mı? Ha babamı da getiymeyi unutma!"
Masal ile barışık çocukluğum vardı benim. Hala büyüyememiş miydim? Yoksa Masal'ın yanında yeniden büyümeye mi karar vermiştim? Bilmiyordum. İkimizde aynıydık. Ben de babasına aşık bir kızdım, şimdi onu özlemekten yorulmuştum. Resimler ve anılar yeterli olmuyordu. Annemin ve babamın bakışları, gülüşleri, dokunuşları sadece o resimlerde kalmıştı. İki canımı birden toprağa vermiştim ben. İki canımdan aynı anda ayrılmıştım. Sarılabileceğim hiç kimsem kalmamıştı.
Oysaki Masal; onun babası, hala yaşıyordu ama, o minicik ruhu ile babasını kendisine getirebilmek için savaşıyordu. Babası ile birlikte yaşamak onun için lükstü. Rüzgar'dan bunun intikamını almalıydım. Aklı başına gelmeliydi. Sadece Rüzgar değil, ben de aklımı başıma toplamalıydım. Hayatıma sokacağım insanların, yanlış seçimlerden ibaret olduğunu Burak sayesinde anlamıştım. Oysaki bana zarar vereceğini düşündüğüm Rüzgar bile şimdi beni korumak, iyileştiğimi görmek için buradaydı. Suna abla, Leyla teyze; benim ablam, teyzem olmuşlardı, sıcaklıklarını benden esirgememişler. Bana kapılarını ardına kadar açmışlardı. Ben tam bir aptaldım. Hele hayranlık duyduğum Güney abim. Hayatımda ilk kez bir insanı bu kadar çabuk kabullenmiş, bu kadar hızlı güvenmiştim. Ona karşı duygularım öyle net, öyle sağlamdı ki, onu geçmişten beri tanıdığımı hissediyordum. Sanki Güney gerçekten benim abimdi ve biz uzaklardan gelip yeniden kavuşup abi- kardeş oluvermiştik.
Bana kızmıştı, bana bağırmıştı. Biliyorum beni cezalandırmak istiyordu, hasta olduğum için kıyamamıştı bana. Laçin neredeyse benim yüzümden ölüyordu. Güney abim bana kızmakta haklıydı, hem de yerden göğe kadar haklıydı.
Rüzgar, odadan çıkalı beş dakika olmuştu. Nereye gittiğini sormamıştım. Ama büyük bir ihtimalle Laçin'in odasındaydı. Herkes bana çok kızgındı. Ben olan biteni zihnimde çarpıştırırken, odaya giren doktor ile düşüncelerim özgür kalmıştı. Doktor bir anda girer girmez "Nasılız ? Daha iyi görünüyorsunuz. Durumunuza bir bakalım." Diyerek omuzlarımdan tutarak beni kaldırdı. Yatakta oturur pozisyonda doktorun yapacaklarını bekliyordum. O arada elindeki malzemelerle hemşire girdi odaya, doktor hemşirenin elindeki malzemeleri kullanarak, bandajımı çıkarıp, pansuman yaparken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. İyi ki şu anda Rüzgar burada değildi, diye düşünürken düşündüğüme yine pişman olmuştum. Acı dolu yüz ifademi görmesini nedense istemiyordum. Sanki o benim rakibimdi kendimi bırakırsam ona yenilecektim. Rüzgar adı gibi hızlı giriş yaparak doktora durumumu sordu. " Durumu gayet iyi. Yarın hastaneden taburcu edebiliz. Yalnız Cemre hanım'ın dikkatli olmasını istiyorum. Yazacağım ilaçlar tam saatinde alınmalı ve dinlenmesi de şart. Ona bakacak kişi bu hususlara dikkat etmeli." Ben henüz Laçin'i bile görememiştim ki, nereye gidecektim? Laçin'i bu hastane odasında bırakıp hiçbir yere gidemezdim.
"Doktor bey arkadaşımı da çıkaracak mısınız? "Doktor şaşırmıştı, Arkadaşınız!
"Laçin arkadaşım Laçin'i de çıkaracaksınız değil mi?" doktor yeni bandajı sararken olumsuz anlamda başını salladı. "Üzgünüm arkadaşınız birkaç gün daha bizimle. Onun ameliyatı biraz daha riskli geçti. O yüzden onu birkaç gün daha burada tutmamız gerekiyor." Gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım. Ağlamalarım ise saniyeler içinde hıçkırıklara dönüştü. Ben neye sebep olmuştum böyle. Aptal kafam, tam bir geri zekalıydım. Evet, evet tam olarak öyleydim. Doktor ağlamama dayanamamış olacak ki açıklama yapmaya devam etti. "Arkadaşın iyileşecek merak etme, sadece biraz daha iyileşmesi gerek o kadar. Doktor yumuşayınca biraz olsun iyi hissetmiştim. Hemen atıldım. "Onu görmek için yandaki odaya geçebilir miyim?" doktor birkaç saniye düşündükten sonra cevap verdi." Peki ama, sadece beş dakika, hemşire serumunuzu çıkarttıktan sonra,işlemler tamamlandığında arkadaşını görebilirsin. Doktor bir anda benimle konuşmayı bırakıp Rüzgar'a döndü. Saat dokuz gibi bir kase çorba içmesini sağlayabilirsiniz. Yavaş yavaş beslenmeye başlamasını sağlayalım. Kim sağlayacaktı, Rüzgar'mı? Rüzgar ancak o kaseyi kafamdan aşağıya boşaltmayı düşünebilirdi. Bana hala kızgın olduğu her halinden belliydi. Doktor odadan çıkınca hemşire kolumdaki serumu çıkartmak için koluma alkol döktü ve serum çıkarken bir anda ağzımdan kaçan çığlığa engel olamadım. Rüzgar ise karşımda duygusuz bir şekilde bakıyordu. Hemşire pamuk bastırdığı kolumu bırakmadan Rüzgar'a "Beş dakika koluna bastırarak tutmalısınız. Sonra pamuğu atabilirsiniz." Diyerek odadan çıktı. Rüzgar pamuğu bastırırken canımın yandığını belli etmemeye çalışıyordum.O ise gözlerimin içine baktı."Ne oldu, serumun çıkartılırken çok canın yandı değil mi? O küçük burnunun dikine gidersen böyle olur işte." Onunla tartışmak istemiyordum. Laçin'i görmek istiyordum. "Bırak, ben tutarım, Laçin'i görmeye gideceğim ben." Rüzgar hala gözlerimin içine bakıyordu. Pamuğu bastırırken tenime değen parmakları içimin ürpermesine sebep oluyordu. Ne yapacağımı bilemediğimden daha da asileşmeye başlıyordum. O ise mühtehzi tavrını hiç bırakmadı." Hayır anlamadım, küçük cadı. Vurulduğun için sol kolunun kullanamıyorsun. Sağ kolunu üçüncü kolunla mı tutmayı düşünüyorsun. Seni büyütmek Masal'ı büyütmekten çok daha zor olacak. Bunu anlamalıydım." Ne diyordu bu şapşal ya, ne büyütmesi. Vurulan bendim, verdikleri ilaçlar yüzünden belki de saçmalamam normaldi. Ama rüzgar şimdi saçmalama rekoru kırmıştı. Ona gözlerimi devirdim. Sonra da sivri dilimi ortaya çıkardım. "Ben çocuğum öyle mi? Senin yaşın kaçtı moruk, gözlerini yaşlılıktan görmüyor sanırım. Bir gözlük almalısın, hem de bir an önce. Beni büyütecekmiş, sen kim oluyorsun da..." Rüzgar bu kez koluma iyice bastırıyordu. Kolumu elinden çekmeye çalıştım. Ama başaramamıştım. Rüzgar yüzüme iyice yaklaştı. Gözleri ile beni hipnoz etmek ister gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TABLO: AŞKIN RENKLERİ
قصص عامةO sergiye gitmeyi hiç istememiştim. Ben ne anlardım ki resimden, tablodan, sanattan...Hayatımı zorlukla geçirmeye çalışırken, tablo görecek halim mi kalmıştı? Adımlarımı korkarak atıyordum yürüdüğüm yolda... Keyif veren aktivitelere ayıracak zamanım...