KORKU- Bölüm 24

2.6K 175 11
                                    



RÜZGAR'DAN

Sabah abimle birlikte erkenden dışarı çıktık. Abimin verdiği kararın şaşkınlığını yaşıyordum. Laçin'in evlilik teklifini kabul etmeyişi mantığını yitirmesine sebep olmuştu. Laçin'in memleketine gitmeye kararlıydı. Bile bile ölümün üstüne yürüyordu. Laçin'in ailesinin karşısına çıkmak demek, koskoca aşirete kafa tutmak ve tüm hiddetlerini üzerine çekmek demekti. En kötüsü de Laçin'in yerini bulmaları ve onun ölüm emrini de kendi ellerimizle imzalamış olmamız demekti. Ne dersem diyeyim abimi bu saçma fikirden vazgeçiremeyince onunla birlikte olmaktan başka çarem kalmamıştı. Babamdan sonra sırtımı dayadığım yegane gücüm olan abimi ne olursa olsun desteklemeliydim. Birlikte uçak biletlerini ve diğer hazırlıkları yapmak için Erdek merkezine gitmiştik. İş yerine gerekli faksları çektikten sonra abimin buradaki bağlantılarını da kullanarak korumalarını ayarlamıştık. Korumalar abimden önce yola çıkacaklar, araçlarıyla birlikte bizi bekleyeceklerdi. Sonrasını bilemiyorduk. Korumaları yanımıza alma sebebimiz korkaklık da değildi elbette. Tedbirli olmaktan öteye geçemeyecek bir fikirdi. Biz cani, değildik. Katil değildik. Tek suçumuz belki de bu hayatta kalbimizin sesini dinleyerek aşka yenik düşmekti. Aklım evdeydi, içimde bir huzursuzluk büyümüştü nedense. Bizimkilerin yanında olmam gerektiğini hissediyordum ve abimi de bırakamıyordum. Araftaydım sanki. Cemre hayatıma girdiğinden beri başka bir Rüzgar'a dönüşüyordum. Onun güneş saçlarını ve beni içine çeken ışıltılarıyla büyüleyen gözlerini belleğimden silemiyordum. Onu uzaktan kontrol ederken de etkilenmiştim; fakat, onunla aynı havayı teneffüs edebilmek bambaşka bir evrene geçiş yapmak gibiydi.  Tüm işleri tamamladıktan sonra arabaya bindik. Arabayı abim kullanıyordu ve şu anda sessizliğini koruması kafasında planlar yaptığını gösteriyordu. Hayran olduğum yakışıklı yüzünde belli belirsiz kararlılıkla bezenmiş bir kaygı ifadesi vardı. Son bir kez abimi vazgeçirmeye çalıştım. 

"Abi, bence bir kez daha düşün. Sence bu yol doğru mu? Sen hep söylemez misin? On kez düşün bir kez uygula diye. Söyle bana gerçekten on kez düşündün mü? Bence bu durumda on değil yüz kez düşünmek gerekiyor." 

Abim yola bakmaya devam ederek sinirlendiğinde yaptığı hareketi yaptı. Gözlerini kıstı ve göz kenarlarında oluşan çizgiler bana sinirlendiğinin göstergesiydi.

"Bak Rüzgar, bak abim. Sana kaç kez söylemem gerekiyor? Ben bir karar verdiysem onu zaten yeterince düşünmüşümdür. Sen benim düşünmeden karar verdiğimi gördün mü hiç? Laçin ömür boyu kaçamaz, anladın mı? Ne kadar uzağa kaçsa da onları içinde taşıyor. Beni, daha doğrusu bizi korumak için evlenmek istemediğini hissediyorum. O yüce gönüllü bir kız ve kendini feda ediyor. Buna izin vermeyeceğim. O kendini ve aşkını feda edebiliyorsa ben de onun bu fedakarlığını, fedakarlık yaparak karşılayabilirim. Ona aşığım, ne olursa olsun, korkarak aşkıma sahip çıkamam. O örümcek beyinlilere kimin patron olduğunu gösterme zamanı geldi."

Abimi anlasam da yine de ona hak veremiyordum. Karşımızda konuşup anlaşabileceğimiz insanlar yoktu. Silahlar konuşacaktı ve bu pek çok insanın zarar görmesinden başka bir sonuç doğurmayacaktı.

"Abi yine de..." Der demez abim başını kısa bir anlığına bana çevirdi, bakışları her şeyi anlatıyordu. Tekrar önüne döndüğünde yine aynı net ve kesin cümlesini kurmuştu.

"Kararlarımı sorgulama Rüzgar! Ne diyorsam o ve sen benimle gelmiyorsun!"

Yanılıyordu, ne olursa olsun onu bırakmayacaktım. 

"Abi sen de benim ne kadar inatçı olduğumu unutmuş gibisin. Abimi silahlı adamların önüne gönderip evde oturabilecek bir korkak değilim ben. Seninle geliyorum."

TABLO: AŞKIN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin