-Duyduğum sesle gözlerimi kapattım. Onun sesine çok benziyordu. Hayata tutunmamı sağlayan insanın sesine çok benziyordu.
Gözlerimi açtığımda ise çocuğuyla oynayan bir baba gördüm. Arda'ya çok benziyordu. Bu görüntünün karşısında daha fazla duramayacağımı anlayıp ayağa kalktım.
Tam 3 ay. 3 aydır yoğun bakımdaydı. Elimden hiçbir şey gelmiyordu. Öleceği aklıma geldiğinde çok kötü oluyordum. Nefesim kesiliyordu. Hastaneye gidemiyordum da.
Eve gittiğimde direk yere oturdum. Ne yapacağımı bilmeksizin etrafa bakınıyordum. Doktorlar artık bana acıyarak bakıyorlardı ve bu durum canını fazlasıyla acıtıyordu.
Derin bir nefes aldım ve ayağa kalktım. Üç aydır bu eve gelmemiştim.
Ayakkabılarımı çıkarttım ve yürümeye başladım. Merdivenlerden çıkarken onun odasına girecektim ki kararsızlığımdan dolayı bir süre kapıda bekledim.
Belki de girmemek en iyisiydi. Kendi odama girdim ve dolabımı açtım. Bir kaç eşya aldıp duş aldıktan sonra aşağıya indim. Kesinlikle hastaneye gidecektim.
Artık Hazal'ı dinlemeyecektim. Evet kesinlikle dinlemeyecektim. Pekala o benim üzülmememi istiyor olabilirdi ama ben böyle daha çok üzülüyordum. Belki onların da haklı yönleri vardı ama beni anlayamıyorlardı. Neler yaşadığımı, neler hissettiğimi anlamıyorlardı. Anlamalarını da beklemiyordum zaten.
Evden direk çıktıktan sonra hastaneye gittim. İçeriye gireceğim sırada kapıda telefonla konuşan Mete'ye yakalanmamak için düşünmeye başladım. Tam da girişteki banklarda oturuyordu ve biriyle hararetli bir şekilde konuşuyordu.
Beni bu şekilde konuşurken fark etmeyeceğini düşünmemle birlikte hızla yürümeye başladım.
Allah'ım nolur farketmesin, nolur etmesin, nol-
"Elçin" bende şans olsa zaten bu salakla tanışmazdım.
Hazal, Mete'nin aklına girdiği için o da benim içeri girmeme izin vermiyordu. Hain Mete, pis Mete. Eşekler kovalasın seni Mete. Of ya!
"Ben Elçin değilim, o evde uyuyor. İyi günler" diyip içeriye gireceğim sırada kolumdan tutmasıyla ofladım.
"He Mete ne var?" diye söylendiğimde gözlerini devirdi.
"Giremezsin"
"Öyle bir girerim ki eben ile deden yer değişir sende hangisi ebem hangisi dedem diye ayırt etmeye çalışırsın. Adamı deli etmeyin ya. Kocam içeride ben dışarıda. Ne yapayım yüzünü zihin gücüyle mi göreyim? He söylesene bi"
"Hazal'a anlat bunu. Geçen girmene izin verdim bir hafta boyunca hiç susmadan başımın etini yedi. Taramalı tüfek mübarek. O yüzden giremezsin içeriye. Ben kafamın ağrımasını istemiyorum Elçin"
"Banane ya" diye direttiğimde Mete gözlerini kıstı.
"Hazal gelicek birazdan, girmeni tavsiye etmem"
"Obama gelse bile ben bu hastaneye girerim arkadaşım o kadar. Hadi eyvallah"
Mete bir ya sabır çektiğinde elimi 'boşver, bunlarda geçer' manasında salladım.
İçeriye girdiğimde direk Arda'nın odasına çıktım.
Hayvan uyuyordu. O makine orda ötüp dursun o uyusun. Bu sefer ağlamamaya çalışarak etrafa bakındım. Ama önümde elini hareket ettiren bir Arda görmemle çığlık atmam bir oldu.
"Elçin, arkadaşım napıyorsun burada sen?"
"Hareket etti"
"Ne?" diye tepki koyunca Hazal, ellerimi çırptım.
"Hareket etti, elini hareket ettirdi Hazal"
"Elçin saçmalama çocuk uyuyor sen öyle zannetmişsindir, bak iyi değilsin gel biraz yat dinlen"
"Ben iyiyim ve gördüğüme eminim. Hemen doktoru çağır hemen"
"Elçin bak üzüleceksin"
"Çağır"
"Of Elçin of. Bak yine üzülen taraf olacaksın"
"Ya eminim elini hareket ettirdi. Hazal bak gerçekten hareket ettirdi. Gördüm, gözlerimle gördüm. Lütfen çağır doktoru. O yaşayacak Hazal" dediğimde söylene söylene gitmeye başladı Hazal. Sevinçten ne yapacağımı bilemiyordum. Emindim, elini hareket ettirmişti.
Doktor odaya girdiğinde bende girecektim ki hemşire izin vermedi.
Doktor muayene ettikten sonra dışarıya çıkmasıyla karşısına geçtim.
"Eee?"
"Arda beyin durumu hala aynı, belki sizin dediğiniz gibi el kıbırdaması olmuştur ama düşünmüyorum. Siz çok yorgun duruyorsunuz. Bence biraz dinlenmelisiniz, hemşire arkadaş size yardımcı olur tekrar geçmiş olsun"
Doktor gittiğinde arkasında hayal kırıklığı geçirmiş beni bırakmıştı. Ama ben emindim. Bu halisünasyon gibi birşey olamazdı. Olmamalıydı.
"Elçin hanım buyrun"
"Ben gördüğüme eminim" dediğimde hemşire hafifçe gülümsedi.
"Elçin hanım belki de hareket etmiştir. İhtimaller önemlidir. Çünkü ihtimaller bazen insanın tek umudu olur. Merak etmeyin Arda bey uyanacak. Ama şimdi biraz dinlenmeniz lazım"
"Teşekkürler"
Hemşire gülümsediğinde ve yürümeye başladığında Arda'ya son bir kez daha baktım ve bende peşinden gitmeye başladım.
İnanıyordum. Eninde sonunda uyanacaktı ve beni bu durumdan kurtaracaktı. Biz eskisi gibi kavga edecektik ve barışacaktık. Ara sıra ben çemkirecektim ve Hazal'la Mete'yi sevgili yapacaktım. Evet planlarımın arasında bu da vardı.
Sedye'nin birine yattığımda kulaklığımı kulağıma taktım. Uyuyamayacaktım belki ama en azından diğer günlere göre bugün daha iyiydim.
Elini kımıldatmıştı. Tamı tamına üç aydır hiçbir hareket göstermeyen Arda elini kımıldatmıştı. Bu benim için o kadar önemliydi ki bunu ne Mete anlardı ne de Hazal.
İnanıyordum o uyanacaktı. İyileşecekti. Ama herşeyin bir vakti vardı. Ve bende o vakti bekliyordum. Az kalmıştı. Mutlu olmamıza az kalmıştı. Eski günlerimize az kalmıştı. Mutlu olacaktık biz. Yine kavga edecektik, birbirimizin üzerine bir şeyler dökecektik. Ama o hep benim için bay ukala olarak kalacak. Ben ise bayan çok bilmiş.
Bay ukala&Bayan çok bilmiş
-
Parodiler: