Anathema - Angelica
Three Days Grace - Tell me Why
Söyle neden sevdiğim her şey benden alınıyor? Neden sevdiğim her şey alınıyor?İyiden kötüye kötüden betere gidiyor, hızla. Tüm aldığı tek,gittim ve geçmişi silemiyorum. *
Kafamın içinde dönüp duran sorulara bulamadığım her cevap, beynimde çıkmaz sokaklar oluşturmuştu ve anılarımı köşeye sıkıştırıyordu. Şiddetli çığlıklar ve bunun tepkimesi olarak şiddetli baş ağrıları vuruyordu çıkmaz sokaklarımın duvarlarına. Evet tam olarak buydum ben. Çıkmaz ve kuytuları zifiri karanlıklarla dolu bir sokak.
"Dediklerinizden maalesef bir şey anlamıyorum."dedim adama mahcup bir şekilde. Bilge ve Eren'in bu saçma hafıza kayıplarımdan haberdar olmasını istemiyordum. "Siz bana yine de numaranızı bırakın."dedim. Bilge ve Erenden kaçar kaçmaz adamı bulup her şeyi öğrenecektim.
Adam suratıma boş boş bakıyordu. Herhalde bir çekincem olduğunu anlamış olacak ki, hiçbir şey sormadan "Ah tabi. 05*********" Verdiği numarayı telefonuma kaydederken "Adınız?"diye sordum.
"Altan Ardıç."dedi ve küçük bir gülümseme ile suratıma baktı. Ben de ufak bir tebessüm ile Altan Beye karşılık vererek uzattığı elini sıkarak gitmesini bekledim. O arkasını dönüp uzaklaşınca kapıyı kapatarak içeri girdim. "Gerçekten zengin oldun sandım bir an."dedi Eren benden daha heyecanlı bir şekilde. "Kız gibi davranmayı kes."diye bağırdı Bilge içeriden. "Bir de mirası alınca alışverişe çıkalım kız desen tam olacak." Eren Bilge'ye Kuyruk acısı bunlar tatlım der gibi bakmıştı. Cevap vermeden geri yaslandı ve her zaman olduğu gibi televizyon kumandasına yapıştı. Ntv'den başka bir şey izlemediğinden gözlerimi devirerek onun yanından kalkarak yukarı çıktım.
Odama girer girmez telefonu alarak adının Altan olduğunu bildiğim avukatın numarasını aradım.
"Alo?"
"Şey ben Nefes, Nefes Kaya."
"Evet?"
"Arkadaşlarımın yanında rahat konuşamadım. Müsait olduğunuz bir zaman ofisinize gelmek isterim."
"Şu an sizin evin oralardaki bir çay bahçesindeyim ve bir saat kadar bir boş vaktim var. Gelmek isterseniz eğer..."
"Hangi çay bahçesi?"
"Yasemin Çay bahçesi."
Cevap vermeden telefonu kapatarak yatağa fırlattım ve dolaptan aldığım beyaz gömleği olabildiğince hızlı bir şekilde giydim. Altımda siyah pantolon, kalın topukları olan siyah botumu giydim ve üzerime bordo salaş bir ceket alarak saçlarımı karıştırıp biraz kabarttım. Tam tamına on dakikada hazırlanmıştım. Çantama bir miktar para koyup, telefonumu da çantama atarak merdivenleri hızlı adımlarla inmeye başladım.
"Çocuklar ben çıkıyorum."dedikten sonra soru sormalarına fırsat vermeden kapıyı kapatarak karşıdaki caddeye ilerlemeye başladım. Caddenin sonunda hemen solda kalan çay bahçesine gelmem beş dakika kadar sürmüştü. Beni görünce takım elbisesini düzelterek yerinden kalkan Altan beyin yanına doğru ilerledim ve uzattığı elini sıktım.
"Hoşgeldiniz."dediğinde başımla onaylayarak tam karşısına oturdum ve "Sizinle konuştuğumuz her şeyi bana eksiksiz olarak anlatabilir misiniz?" Bana oldukça şaşkın ve tedirgin bakışlar yöneltiyordu ki... "Merak etmeyin, atladığım bir detay olmaması için." Gülerek söylemem onu biraz gevşetmiş olacak ki ellerini masanın üzerinde birleştirerek konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)
Teen FictionYalanlar, sırlar ve ihanetler vardı geçmişimde. Peki ben bunlardan nasıl bir haberdim? Öğrenmem gereken, belki de gerekmeyen onca şey yaşandı. Yaşananlar bir sis perdesi gibi üzerimi örterken, her zaman yaptığım gibi kalemimi aldım ve etrafıma kimse...