Puzzle 31 : Arkana Bak!

4.7K 230 13
                                    

1999EbruBurak ona ithafen yazdım. Bu bölüm en çok ona...

Armada - Think twice

Apocalyptica - Cold blood

Hypnogaja - Blue

Ateş'in verdiği adresin kapısına ulaştığımda, adrenalin her bir hücremi ele gecirmişti. İpini koparmış bir at gibi yerinden fırlamak üzereydi kalbim. Yaptığım işin doğrusunu yanlışını düşünmemiştim. Bu kapıdan geçtiğimde ya ölecektim, ya yaşayacak.

Ölüm.

Ölüm.

Ölüm.

Beynimde yankılanan bu dört harfli kelime. İki hecede okunacak basit kelime. Benden her şeyimi alabilecek güce sahip. Çok ironik değil mi? Yersiz bir kelime, her yeri yıkacak bir güce sahip.

Kendimi silkelemekten başka bir şey gelmedi elimden. Sesli nefeslerim, soğuk havada gri isler bırakıyordu. Kapıya çarpıp dağılan dumanlar.

Kapıyı bir kez tıklattım. O kadar cılız bir ses çıktı ki, sanki açılmasını istemiyordum. Çok geçmeden kapı açıldı. Beyaz önlüklü, ensede topuz yapmış, orta yaşlı bir kadın. Kapıdan içeri adımımı atarken bir ses duyuldu koca kapının gerisinde.

"Dur. Sakın girme!"

Bu sesin sahibi bana çok tanıdıktı. Sarı kafa... Kapıdan içeri adımımı attım. Kapıdan içeri tamamen girdiğimde, omuzumun üzerinden baktım ve gördüğüm manzara geri dönmem gerektiğini fısıldıyordu.

'Aptal olma. Onu dinle.' Bilinç altımı susturmak zordu. Ateş ellerini saçlarına daldırmış, yerdeki ufak toz birikintilerinin havaya karışmasını sağlıyordu. Ve kapı kapandı. Ateş'in görüntüsünü, büyük altın rengi kapı aldı.

Arkamı dönerek, Merih'in kaldığı ev- saray yavrusuda denebilir- kadar görkemli olmayan eve baktım. Calanthe ve Martinezler de olduğu gibi, burada da semboller vardı.

Yanımdaki kadın, bir şeyler söyledi fakat anlayamadım. İngilizcem iyiydi fakat, mükemmel değildi.

"Sizi anlayamıyorum."dedim. Kadın başını salladı ve eli ile merdiveni işaret etti. Onun işareti ile merdivene yöneldim. Avuç içlerim terden sırılsıklamdı. Ellerimi, pantolonuma sildim ve merdiven basamaklarını ağır adımlarla ilerlemeye başladım.

Merdivenleri tamamladığımda kendime bir iki saniyelik zaman tanıdım. Nefes alışverişlerim biraz olsun normale döndüğünde, sıkı topuzu olan kadın kapıyı tıklattı. Kendimi dik bir pozisyona getirdim. Olabildiğince güçlü olmalıydım. Bu, o kadar zordu ki...

Dedem ve babaannemin, nasıl birer yalancı olduklarını, babamın -zaten az da olsa bildiğim- gerçek yüzünü görmem, ve tüm bunlar yetmezmiş gibi içlerinde en masum kişinin annem olduğunun su dökülemez bir gerçek olması... Destina... Onu ne pahasına olursa olsun alacaktım. Bu benim kendime olan saygım ve karakterimle alakalıydı. Bu, o gün kurtaramadığım kardeşimi alanlardan alacagım intikamın giriş aşamasıydı. Bu, kirli dünyaya gerçek anlamda bulanışımdı.

Kapıdan içeri oldukça derin bir nefes alarak girdiğimde, altın renginde bir masa ve tam karşıda oldukça görkemli bir kartal sembolü vardı. Oda, mumlarla aydınlatılmıştı. Hoş bir mum kokusu hakimdi fakat bu koku aynı zaman da ürperticiydi. Masanın başında oldukça tanıdık gelen bir adam oturuyordu. Uzun beyaz saclarını toplamış, birbirine karışmış sakallarını, bol yüzüklü parmakları ile ayırıyordu.

MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin