Puzzle 37 : Morun Kuşatması

4.7K 209 16
                                    

Bir kelebeği sevmek zordur. Bir kelebek için sevilmek daha zordur. Sevgi acının habercisidir.

Bir hafta boyunca odamdan neredeyse çıkmamıştım. Annemin ölümünün beni bu kadar etkileyeceği aklımın ucundan geçmezdi. Duruyordun, zaman öylece geçiyordu ve yitiriyordun. Avuçlarından kayıp gidenlerin arkasından bakıyordun. Onlar uzaklaşıyordu. Ben daha fazla uzaklaşıyordum.

Temmuz, 2002

Koşarak eve geldim. Yüzme dersimden sonra çok acıkmıştım. Annem dışarıdan yememe izin vermiyordu ve çok fazla acıkmıştım. Kapıyı çaldım. Kapıyı her zaman olduğu gibi Canan teyze açtı. İçimden ona Canan teyze derdim fakat annem olduğu zamanlar hanım derdim çünkü kızardı. Samimi olmamam konusunda uyarırdı.

İçeri girdim ve kimse görmeden Canan teyzeye bir öpücük kondurdum. Tekrar koşarak mutfağa gittim. Annem kahvesini içiyordu.

"Anne acıktım."

"Seher bir şeyler hazırlar şimdi."

Gazetesinden kafasını kaldırmadı. Alışmıştım. Omuz silktim.

Odama çıkmak için merdivenlere koştum. Merdivenleri yürüyerek çıktım. Düşmekten korkuyordum çünkü. Düşmek çok korkunçtu. Odama gidip sırtımda ki çantayı yatağa attım. Yatağa uzanıp gözlerimi kapattım. Annemin bana yemek hazırladığını düşündüm. Bana kurabiye yaptığını hayal ettim. Biliyordum üzerimi değiştirip aşağı indiğimde Seher teyzenin yaptığı kurabiyeden yiyecektim. Ama hayal etmekten ne olacaktı ki. Sonuçta güzeldi.

Boş duvara gülümsedim. Hayal kurmanın güzel olduğu yaşlarıma dönmek istedim. Şimdi acıdan başka bir şey demek değildi. Odamın kapısı açıldı. Arkama dönme gereği duymadım. Yatağın yan tarafı çöktü. Gelenin Hazal olduğunu fark ettim.

"Zor değil mi?"dedi fısıltıyla.

"Fazlasıyla."dedim aynı ses tonu ile.

"Nasıl hissettirdiğini biliyorum. Bir daha gülemeyecekmiş gibi. Sanki sadece nefes alıyormuşsun, yaşamıyormuşsun gibi."

Ben devam ettim. "Yanmak isterken, yanmaktan korkmak gibi."

"Ama ne olacak biliyor musun?"dedi. Ona döndüm.

"Ne olacak?"dedim.

"Geçecek. İyileşecek. Unutacaksın. Her şey düzelecek. Ardından daha kötü bir şey olacak. Bu sefer diğerlerinden daha kötü bir hale geleceksin."

Bir şey demeden duvara baktım. Haklıydı. Hep böyle olmuştu zaten.

"Yani diyorum ki, ayağa kalk ve alış. Yıkılmak istemiyorsan, kendine duvarlar inşa etme. Biz temeli olmayan çocuklarız Nefes. Ve en çok depremi yaşayanlar."

Kafamı Hazal'a çevirdim. İfadesiz bir şekilde birbirimize baktık.

"Sigara içmeye çıkıyorum. Geliyor musun?"dedi.

Bedenim benden bağımsızmış gibi ayağa kalktı. Siyah taytımı yukarı çektim. Hazal ile birlikte aşağı indik. Defne televizyona bakıyordu. İzlemiyordu. Sadece bakıyordu. Ateş ve Samuel bahçedeydi. Pencereden görmüştüm. Ne yaptıklarını anlayamamıştım.

Merih'i aradı gözlerim.

"Buradayım." ses hemen yanımdan gelmişti.

Onun, onu her aradığımda yanımda oluşu artık garip gelmiyordu.

MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin