'Ortada bir ölü varsa eğer o ölü bir tane değildir. Arkasında bıraktığı herkes birer cesettir.'
Gözlerimi sert bir dürtme ile araladığımda kim olduğuna bakmadan "Yavaş olsana."dedim. Ateş'in kıkırdamasını duyduğumda gözlerimi tamamen aralayarak ona baktım. "Sabah sabah bu ne enerj sarı."dedim. "Küçük canavar kalkta kahvaltı yap." Ateş elinin arkasından bir sadviç çıkardığında hemen elinden kaptım. Çok acıkmıştım. Tam koca bir ısırık için ağzımı açmıştım ki gözünü bile kırpmadan beni izleyen Merih'i gördüm. Utançla ağzımı kapatırken onun yüzünde mimik bile oynamamıştı. Aynı sert ifadeyle bakmaya devam ediyordu. Dün gece olanları hatırlamak istemiyordum. Kendimi nasıl kaybettiğimi, bitirdiğimi. Merih'e bakmayı kesip sandviçimi yemeye başladığımda Ateş'te yanıma oturmuş kendininkini yiyordu. Masadaki sandviçe bakarak "Sen niye yemiyorsun?"dedim. Bakışları zaten üzerimde olan Merih hiç bir cevap vermedi. Ne hoş, yine başa döndük. Hızlıca sandviçimi bitirip üzerimi düzelterek ayağa kalktım. "Giyinebilir miyim acaba beyler?"dediğimde Ateş "Tabii."diyerek çıktı. Merih'e 'sende.'der gibi baktım fakat yine tepki vermedi. Neydi bu çocuğun derdi? Yanına gidip elimle dürttüğümde bakışları bana döndü. Yine yapıyordu. "Ne anlatmak istiyorsun?"dedim fısıltıyla. Soru sorar bir ifadeyle bana baktığında "Gözlerin ne anlatıyor böyle."dedim. Ne yapmam gerektiğini kestiremiyordum. "Başka ne yaptılar sana?"dedi düz bir şekilde. "Hiç."dedim. Artık ben de bomboş bakıyordum. "Ne yaptılar dedim!" Bu sefer sesi yüksekti. Biraz irkilsem de duruşumu bozmadan tekrar "Hiç."dedim. Kolumu kavrayıp avcumu açtı ve Diego'nun imzasının olduğu yere bastırdı elini. Hala acıdığı için ufak bir çığlık çıksada dudağımdan eski halime dönerek ona bakmaya devam ettim. Ben güçlü olmak için çabalarken beni tekrar parçalıyordu. Neden unutturmuyordu bana? Kollarımdaki vr bacaklarımdaki morluklara teker teker dokunduğunda daha çok acıdı moraran yerler. Sanki o dokununca yeniden yaralanmışım gibi. Gözümden akan ufak damlalar boynuma ulaşmadan yenileri akıyordu. Hıçkırmıyordum ama ağlıyordum işte. Sessiz sessiz ağlıyordum. O an kenimi o kadar aciz hissettim ki, kelimelerle ifade edilemeyen bir acıyla kaplandı ruhum. "Ne yaptılar sana böyle." Bu sefer soru sormamıştı. Acıma, pişmanlık... Bir çok duygu içeriyordu sözleri.
Gözlerimin altından yaşlarımı silerek morluklarda gezdirdi parmaklarını. Bu morluklar Diego'nun bana bıraktığı ruhsal acının damgalarıydı. "Yeter."dedim titreyen sesimle. Biraz daha devam ederse deli gibi ağlardım çünkü. "Gel buraya." Sesi o kadar yumşaktı ki, daha demin deli deli bakan Merih kaybolmuştu sanki. Beni kendine çekerek yüzü yüzüme bakarken, yakınken, elleri belimi kavramışken "Her birinin hesabı görülecek." Dudakları tekrar aralandı ardından kapadı. Bir şey demek istiyor fakat diyemiyordu. Sonunda söyledi demek istediği şeyi "Japon balığı." Artık tutamadığım hıçkırıklarım serbest kalmıştı. Sanki bunu demesini bekliyordu bütün acılarım. Söyleyeceği her bir cümle benim içindi. Ya beni yok edecek yada yeniden diriltecekti. Bir şarkı mırıldandı ardından bana. Beni acılarımla yüzleştirmedi bu defa bu şarkı. Kanatlarımı onarıp uçmamı sağladı...
Teoman - Papatya...
Oh papatya,
Yüzümün haline bak,
Seninle kim kalacak,
Işıklar kapanınca?
Buradan çok uzakta
Oh papatya,
Son bir defa bana bak,
Seninle kim kalacak ışıklar kapanınca
Benden çok uzaktaZaman mı değişti yoksa ben mi,
Geride kaldı o günler?
Aklım belli karışmış,
Yüzümde gölgeler.
Senin için saklayıp, sana getirip,
Anlattığım herşey
Artık çok boş geliyor
Yalan tüm kelimelerŞimdi o günlere dönüp,
Seni düşündüğüm anlarda
Hala üstümde kokun,
Sesin kulaklarımda***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)
Novela JuvenilYalanlar, sırlar ve ihanetler vardı geçmişimde. Peki ben bunlardan nasıl bir haberdim? Öğrenmem gereken, belki de gerekmeyen onca şey yaşandı. Yaşananlar bir sis perdesi gibi üzerimi örterken, her zaman yaptığım gibi kalemimi aldım ve etrafıma kimse...