Puzzle 32 : Yaşadım.

5K 251 17
                                    

Sia - Breath me

Redd - Aşktı bu

Kafamın içi o kadar doluydu ki. Hala Merih'in güvende olup olmadığını bilmemek beynimi zorluyordu. Öyle bir baskı yapıyordu ki, biraz daha düşünürsem patlayacaktı.

"Uyu biraz. Daha vakit var."dedi Ateş şefkatli bir şekilde.

"Uyku turmuyor."dedim ruhsuz bir şekilde. Yorgundum.

"O iyi olacak. Kardeşimi tanırım ben. Kendini riske atmaz..." biraz durdu ve devam etti "Önceden olsa atardı ama şimdi atmaz."dedi.

"Neden ki?"diye bir soru yönelttiğimde bana döndü kısa bir an fakat sonra hemen yola çevirdi bakışlarını. Beni bakışlarım hala Ateş'in üzerindeydi.

"Kaybedecek bir şeyleri var."dedi.

Üzerine söyleyecek bir söz bulamamıştım. Kaybedecek bir şeyleri var. Beni kastediyordu, aleni bir şekilde.

"Kaybettirecekleri de var."diye ekledim fısıltıyla. Ateş'in duyup duymadığından emin değildim bile. Uykunun bana davetkar sinyaller göndermesi işimi hiç kolaylaştırmıyordu.

Ateş'in telefonu çalmaya başladığında, ona döndüm. Telefonu tek eli ile açtı ve diğer eli ile direksiyon hakimiyetini korudu. Merih motor konusunda ne kadar usta ise Ateş arabalar konusunda öyleydi.

"Evet.... Bunu telafi ederiz.... Lucien nerede?.... Anladım... Orada buluşuruz." Telefonu kapattı ve bana döndü.

"Bize yetişir. Motorla geliyormuş."dedi.

Derin bir nefes üfledim dışarı. Oldukça derin bir nefes. Ceketimin cebinden şu minik beyazlardan çıkardım. Tam dudaklarıma götürecekken "Bırak onu."dedi Ateş.

Kafamı ona çevirdiğimde "Hadi ama küçük canavar. Sen gördüğüm en güçlü kadınsın. Şimdi camı aç ve şu siktiğimin hapını fırlat." Ateş'in ne kadar iyi bir dost olduğunu bir kez daha anladım.

Dediğini yaptım ve onları camdan fırlattım. "Sizi orospular."diye bağırdım arkalarından. İyi hissettirmişti. "Siktir olup gidin!"

Sanki içimdekileri döküyordum. Küfür etmekten pek haz etmezdim ama iyi hissettirdigi gerçeğini reddedemezdim. Aslında haz etmemek değil, etrafın düşüncelerinden kaynaklıydı. Ama artık zerre umurumda değildi. Mavi gözler ve şu sarı kafa, hatta Lucien ve Samuel bile hayatıma girdiğinden beri özgürdüm.

Defne. Benim küçüğüm. Onu görecektim.

Bunun heyecanı bir kez daha kanıma nüfuz etti. Yerimde duramıyordum. Uzanıp radyoyu açtım ve bir kaç kez değiştirdikten sonra birinde durdum.

Sıla - Kafa

Söylemeye başladım kendi kendime. "Hadi kalk gidelim, hemen şu anda. Kapa telefonunu bulamasın arayanda. Açarız radyoyu, yol nereye biz oraya..."

Aklıma gelen bir soru ile Ateş'e döndüm ve "Bu Valentine, bize neden yardım etti?"dedim.

"Valentine ve Merih ortak iş yapıyorlardı. Harbi adamdır. Güvenilirdir. Burayla pek bağlantısı yok aslında. Türkiye'de. Yine gider büyük ihtimal. Şansımıza burada olduğu zamana denk geldik." Hızlıca açıkladıklarına sadece kafamı sallamakla yetindim.

"Sesinde aksan yoktu zaten."dedim.

"Türkiye'de büyüdü."dedi ve ekledi "Benim aksime."

MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin