Puzzle 36 : Kanatlarını Acılarına Hediye Eden Melek

5.1K 249 28
                                    

Teoman - Uçurtmalar
Ceylan Ertem - Kör Heves
Three Days Grace - Gone Forever

Demiralp'in yüzüne bakmak istemiyordum fakat oradaydı işte. Bir cevap bekliyordum. Neden buradaydı?

"Konuşalım mı biraz?"dedi bir adım daha atarak tamamen odaya girdiğinde.

"İstemiyorum."dedim. Sesim zor çıkmıştı. Konuşmak istemiyordum.

"Bak Nefes..." lafını keserek ben konuştum. "Demiralp, konuşmak istemiyorum. Gerçekten."

Hiçbir sey söylemeden odadan çıktı ve gitti. Daha önce de gitmişti. Onu asla affetmeyecektim. Yaşadığım her şey için, hiç kimseyi asla affetmeyecektim. Ne annemi, ne babamı, ne dedemi, ne Demiralp'i, ne de Ekin'i affetmeyecektim.

Merih'le konuşmam gerekliydi. Aşagı inmek için yataktan doğruldum. Ağlamaktan yüzümün kızardığına ve iğrenç göründüğüme emindim fakat onunla konuşmalıydım. Odadan çıktım ve alt kata indim. Merdivenin son basamağını zıplayarak inmiştim yine. Her zaman böyle yapardım. Masada oturup sohbet eden Samuel ve Defne'ye bakmadan geçtim. Kapının önünde duran Ateş'e de bakmadım. Hepsinin bakışlarını üzerimde hissediyordum fakat kafamı kaldırmadım.

Merih tahmin ettiğim gibi bahçedeydi. Rüzgar uzamış siyah saçlarını acımasızca savuruyordu. Beyaz teninin ve mavi gözlerinin üzerine dağılan saçlarını eliyle arkaya itti. Elindeki taşı ileri doğru fırlattı. Bir an duraksadığında geldiğimi anladığını fark ettim.

"Merih."dedim ona iyice yaklaşırken.

Yanındaki kayaya oturdum usulca.

"Bak Demiralp için üzüldüğüm falan yok. Ben sadece, hayatımı mahveden insanlardan nefret ediyorum. Anlıyor musun beni? Beni sadece sen anlarsın, biliyorum."

Yüzünü yavaşça bana çevirdi. Bana her baktığında nasıl bu kadar güzel bakabiliyordu? Kokusu rüzgarla birlikte iyice çarpıyordu burnuma. İcime cektim. Onun o güzel kokusunu içime çektim.

"Üzülmenden nefret ediyorum. Sikeyim, sen ağlarken bir şey yapamamaktan nefret ediyorum."

Elimi yüzüne koydum. Titrek bir nefes almaktan başka bir şey yapamadım.

"Sarıl bana."dedim zar zor. O benim başıma gelen en güzel şeydi.

Sarılmadı. Neden sarılmadı?

"Merih, yapma böyle."

"Yürü gidiyoruz."dedi yerinden kalkarken.

"Nereye?"dedim ama cevap vermedi. Peşinden onu takip ettim. Hızlı adımlarla yürüyordu. Rüzgar iyice hızlanmıştı. Üşüyordum ama belli etmedim.

İçeri girerken bana beklememi işaret etti. Orada öylece bekledim. Rüzgar saçlarımı savururken, üşümüş ve yorgun bir şekilde bekledim. Kendimi o kadar kırılgan hissediyordum ki...

Merih yanında Demiralp ile geldi. Ne olduğuna bir anlam veremiyordum. Yine aklından neler geçiyordu kim bilir?

Suskun bir vaziyette beş veya on dakika yürüdük. Soğuktan kollarım ve bacaklarım uyuşmuştu. Ağaç ve küçük kayalıklardan başka hiçbir şey olmayan bir yere geldik. Rüzgar burada daha sert esiyordu. Kollarımı kendime sardım.

MERİH (Mor Ve Yeşilin Dansı.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin