Ertesi sabah korkunç bir baş ağrısıyla uyanan Bree oldu. O uyandığında ben kahve yapıyordum.
"Günaydın uykucu." dedim yanına giderek. Yatakta doğruldu ve suratını buruşturdu. Midesi çok kötü olmalıydı. Onun için komodine koyduğum ilacı ve suyu alıp ona uzattım.
"İç bakalım. Daha iyi hissedeceksin." dedim. Dediğimi sorgusuz yaptı. Yüzüne dağılmış saçlarını düzelttim.
"Kendimi çok rezil ettim mi?" dedi sormaya korkarak. Başımı salladım.
"Hayır. Çok geçmeden sızdın kaldın zaten."
Bree sevinse mi üzülse mi bilemedi.
"Beni yukarı kadar nasıl taşıdın?" dedi hayretle. Sırıttım. Ona Christopher'dan bahsedip bahsetmemeyi düşündüm ama bahsetmemek daha iyi bir fikir gibi göründü.
"Seni sarhoş ettiğim için özür dilerim." dedim ciddiyetle. O kadar çok içmesine izin vermemeliydim. Ama Bree halinden hoşnut görünüyordu.
"Bir dahakine nerede durmam gerektiğini biliyorum." dedi yataktan sarsakça kalkarak. Banyoya gitti ve duşa girdi. Ben de kendime kahve koydum. Terasın kapısı açıktı ve içeri Christopher'ın sesi geliyordu. Telefonla konuşuyor olmalıydı.
"Sana neden maaş ödediğimi söyler misin Gaby? Çünkü şu an hatırlamakta güçlük çekiyorum. Gazetede böyle bir resmin çıkması işler için hiç iyi olmaz, değil mi?"
Dinleyip dinlememek arasında kalmıştım. Ama sonra zaten ses kesildi. Gidip kapıyı kapattım. O sırada dış kapı çaldı. Daha doğrusu sertçe yumruklandı. Elimdeki kahveyi bırakıp kapıya koşturdum. Kapıda Christopher vardı. Elinde bir gazete tutuyordu.
"Günaydın Zoey." dedi sinirli bir ses tonuyla. Gazeteyi havaya kaldırıp görmemi istediği resmi bana uzattı. "Resmimizi çekmişler."
Gecenin bir vakti, apartmanın lobisinde, Christopher'ın kucağında kendinden geçmiş Bree ve yanında koşturan ben. Çok tuhaf bir resim olmuştu. Gazeteye birkaç dakika baktım.
"Hay aksi." dedim sonunda. Bree banyodan çıktı. Üzerinde havluyla bize bakakaldı. Christopher ona bir baş selamı verdi, hepsi bu. Başka bir şey söylemeden dairesine geri döndü. Gazeteyi Bree'den saklamaya çalıştım. Bunu neden yaptım bilmiyorum. Çok yanlış bir davranıştı. Bree gelip gazeteyi elimden aldı. Haberi hızlıca okuyup bana soru soran bakışlarla baktı.
"Neler oluyor Zoey?" dedi. Ona her şeyi anlatmaktan başka çarem kalmamıştı.
"Neden bana bunları sana sorduğumda anlatmadın?" dedi haklı olarak.
"Önemli olduğunu düşünmedim." dedim gazeteyi çöpe atarak. Christopher yüzünden gerginleşmeye gerek yoktu. "Artık kahvaltı edebilir miyiz?" dedim söylenerek. Yumurtaları çırpmaya başladım. Bree saçlarını kuruttu ve masaya oturdu.
"Sadece bana söylemen gerekirdi, Zoey." dedi konuyu kapatırken. Bir cevap vermedim. Zaten kahvaltıdan sonra bütün gerginlik unutulmuştu. Bree'nin de tatile ihtiyacı vardı. Öyle oturup havadan sudan konuşurken tatil konusuna geldik ve o an, spontane tatile gitmeye karar verdik. Bree'nin daha 10 gün tatili vardı. Sıcak bir yerlere gidebilirdik.
"Hava alanını arıyorum." dedim Bree çantasını toplarken. Bir saat içinde biletler alındı, bavullar toplandı, taksi çağırılıp hava alanı için yola çıkıldı.
"İnanamıyorum. Tatile gidiyoruz." dedi Bree mutlulukla. Elini sıkıca tuttum. Artık biraz mutlu olmak bizim de hakkımızdı. Tatilde her şeyden uzaklaşıp sakin bir hafta geçirdik. Geri döndüğümüzde enerji doluyduk. Bree'nin okulu başlayana kadar sinemaya, tiyatroya, baleye ve daha birçok etkinliğe gittik. Birlikte vakit geçirmek bize asla yetmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
ChickLitYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...