"Her şeyi hatırlıyorum." diye fısıldadı Bree. Örtüyü başımızın üstüne çekmiştik. Tıpkı yatılı okulda yaptığımız gibi. "Doktor travma sonrası stres bozukluğu yaşadığımı ve bazı anılarımı hatırlamamamın normal olduğunu söyledi. Ama ben hepsini hatırlıyorum."
Porselen gibi beyaz yanaklarına dokundum. Cildi soğuktu. Evin içi 30 derece olmalıydı ama Bree donuyordu.
"Neden onlara direnmedin, Bree?" dedim onu incitmemeye çalışarak. "Sen çok güçlüsün. Karşı koyabilirdin."
Aslında neden karşı koymadığını biliyordum. Şoka girmişti. O anki yüz ifadesini hatırlıyordum. Acı içindeydi ve kabullenememişti.
"Korkmuştum." dedi sesi titreyerek. Onu daha fazla üzmek istemedim. Bu yüzden üzerine gitmedim.
"Çok canını yaktılar mı?" diye fısıldadım. Şaraptan uyuşmuş dilimi şaklatıyordum. Bree bana biraz daha yaklaşıp elimi tuttu ve yarasına bastırdı.
"Ölmek istedim, Zoey. O an, sen ya da bir başkası, hiç kimse umurumda değildi. Ölmek istedim. Bitmesini istedim."
Onu nazikçe okşadım. Bir daha ne zaman kendini bana açabilirdi bilmiyordum. Umurumda da değildi. Benim önceliğim onun ruhunun iyileşmesiydi. O güzel yüzünün yeniden gülmesiydi. Geriye kalan her şey bir bir hallolurdu. Vücudundaki morluklar geçmek üzereydi. Artık canını acıtmaktan korkmadan ona sarılabiliyordum. Benim şişip kapanmış gözümde de sadece çirkin bir yeşil çürük kalmıştı. Beklediğimden çabuk iyileşmişti.
"Bir daha asla seni tehlikeye atmayacağım. Bu benim suçumdu. Seni Paris'e götürmemeliydim."
Bree kafasını sallıyordu.
"Elbette senin suçun değildi. Sakın kendini suçlama. Bir an bile."
Aklıma başka bir konu geldi. Bree'ye anlatmak için sabırsızlandığım bir konuydu.
"High Hill kapatılıyor. Seni okuldan kovan o sürtük işten atıldı."
Bree buna beklediğim gibi sevinmedi. Zoraki gülümsemişti.
"Bunu nasıl yaptığını bilmeli miyim?"
Gülerek başımı salladım. Gabriel'in işin içine dahil olduğunu bilmesini istemiyordum.
"Sana yeni bir okul buldum. Bu okul... Rahat edeceğin bir yer."
Kaşlarını çatıp dediklerimi anlamlandırmaya çalıştı. Okula devam etmesi gerekiyordu. Ben de bunun için uygun bir okul arayışı içindeydim. Okulu bulmamda bana Christian yardımcı olmuştu. LGBT topluluğu tarafından finanse edilen bir okuldu ve ayrımcılığa karşıydı. Müdürle görüşmüştüm ve bu konuda bana teminat vermişti.
"Bree çok hassas bir durumda. Onun burada rahat edeceğinin garantisini almadan onu bu kapıdan içeri sokmam." demiştim müdüre. Müdür, 50'li yaşlarının ortasında iyi giyimli bir gaydi. Bu konuda ne kadar hassas olduklarını bana dakikalarca anlattı. Beni ikna edebilmişti. Yüklü bir miktar bağış yapmayı da unutmamıştım.
"Kendini iyi hisseder hissetmez okula gitmeye başlayabilirsin."
"Ben iyiyim." dedi hemen. Anlaşılan oyalanacak bir şeylere ihtiyacı vardı.
"Öyleyse seni pazartesi günü okula götürürüm."
"Şimdi sadece sana sarılıp uyumak istiyorum, Zoey. Bunu yapabilir misin?"
Bree'nin iyileşme sürecinde hiç sıkıntı çıkmadı. İlk birkaç hafta uykusundan ağlayarak uyandı ve sabaha kadar sakinleşmedi. Sonra, o kötü rüyalar da gitti. Okuluna başladı ve onun her gün eve gülümseyerek gelmesini izlemek benim için büyük bir mutluluktu. Verdiğim paraya değiyordu. Öte yandan Fransa'daki dava görülmeye devam ediyordu. Bir kere mahkemeye gitmek zorunda kalmıştık. Bree gidip gelene kadar tek kelime etmemişti. Yargıç ona sorular sorarken kilitlenmiş ve ağlama krizine girmişti. İnsaflı biriydi yargıç. Mahkeme 2 oturumda sonuçlandı. Hepsi 12'şer yıl aldı. Tabi bunun bir kısmında şartlı tahliye olabileceklerdi vesaire. Sonuçta adalet yerini bulmuştu. Onları bir daha asla görmeyecektik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
Genç Kız EdebiyatıYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...