DİKKAT!!! BU BÖLÜM CİNSEL BETİMLEMELER İÇERMEKTEDİR!!!
Bulaşıkları yıkarken Bree anormal derecede sessizdi. Ben de gevezelik ederek sessizliği bozmak istemedim. Şükran Gününü başarılı bir şekilde atlatmıştık. Sandığımın aksine yemekler beğenilmişti. Sadece ayakta duramayacak hale gelen Bree'nin annesi yemekler hakkında ileri geri konuşmuştu. Ama ben konuşanın alkol olduğunu biliyordum.
Duş alıp yatmak için hazırlanan Bree'yi izledim. Şükran Günü tatili bitmişti ve yarın okula dönüyordu. Gitmek istemediğini biliyordum. Ama okulunu aksatmasına müsaade edemezdim. Yatağa girdiğimde Bree uyku gözlüğünü takmış çoktan kıvrılıp uyku moduna geçmişti. Yatakta ona doğru kaydım ve boynunun açıkta kalan kısmını nazikçe öptüm. Bree hiç tepki vermedi. Anlaşılan büyük bir problemimiz vardı. Bu konuda zamanı gelene kadar konuşmamaya karar verdim. Bree'nin kafasının karışması normaldi. Christopher baş döndürücü biriydi. Her kim ona hayran olmazsa ya kör olmalıydı ya da deli.
Ben restoran işine gömülmüşken Bree de sınav haftası atlattı. Sene sonu sınavları yaklaşıyordu ve her zamankinden fazla ders çalışıyordu. Pek konuşmaya vaktimiz olmuyordu. Bu arada restoranın dekorasyonu tamamlanmış, iç dizaynı tamamlanmıştı. Açılış gecesi için gün sayıyorduk. Artık telefonlarım hiç susmuyordu. The Raven kısa sürede adından söz ettirmeye başlamıştı. Verdiğim billboard reklamları da işe yarıyordu. Restoran için genel müdür görüşmelerine devam ediyordum. Henüz uygun bir aday yoktu.
Bu arada araba konusunda kararımı verip kendime bir BMW aldım. BMW i8. Metalik siyahtı ve epey havalıydı. Araba konusunda Bree'nin pek fikri yoktu. Yine de görür görmez beğenmişti.
Kapı çalındığında saat 2'yi geçiyordu. Gözümdeki gözlüğü çıkarıp pijamalarımla kapıya koşturdum. Karşımda Christopher vardı. Her zamanki gibi takım elbiseliydi. Son derece bakımlı ve iyi görünümlüydü. Zengin olduğu her halinden belli oluyordu.
"Merhaba Zoey. Bir konuda senden yardım istemek için geldim. İçeri gelebilir miyim?" dedi hızlı hızlı. Gülümseyip kenara çekildim. Onunla birlikte viski kokusu girdi içeri. Oturması için koltukları işaret ettim.
"Kusura bakma. Çalışıyordum." dedim evraklarımı toparlamaya çalışarak.
"Sorun değil." dedi otururken ceketinin düğmesini açarak. Evraklara şöyle bir göz attı.
"Yeni bir iş kuruyorsun sanırım. Ne üzerine?"
"Restoran. Neredeyse her şey hazır. Cuma günü açılışı olacak." dedim. Sonra duraksadım. "Eğer sen de gelmek istersen onur duyarım."
Başını salladı. Bundan geleceği anlamını çıkardım.
"Kahve ister misin? Yeni yapmıştım." dedim kendi kupama göz atarak. Olur anlamında başını salladı. Gidip ona bir kupa kahve getirdim. Yanına oturdum.
"Sana nasıl yardımcı olabilirim?"
"Geç olduğunu biliyorum. Ama yarın sabah erkenden sunum yapacağım. Bu yüzden fikre ihtiyacım var." dedi ceketinin cebine uzanarak. Ceketinin cebinden kadife siyah bir kutu çıkardı. Kutuyu yavaşça açtı ve içindeki kocaman pırlantayı bana doğru uzattı.
"Sence nasıl?" dedi merakla. Almak için uzandım. Pırlantaya yakından baktım. Mükemmel bir taştı. Göz kamaştırıyordu.
"İstersen takabilirsin." dedi kibarca. Ona bakıp gözlerimi kırpıştırdım. Yüzüğü elimden alıp nazikçe parmağıma taktı. Taş ağırdı ve ne kadar pahalı olduğunu tahmin edemiyordum.
"Bu muhteşem bir şey."
Christopher dik dik bana bakıyordu. Sanki bir şey söyleyecekmiş de söyleyip söylememek arasında kalmış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
Literatura KobiecaYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...