10 AY SONRA...
"Zoey?"
Başımı yavaşça Bree'ye çevirdim. Elinde bir tabak yeni pişmiş kurabiye ile bana gülümsüyordu. Zihnimin gerisinde onun hakkında çirkin şeyler söyleyen bir ses vardı. O sesi bastırmak gittikçe kolaylaşıyordu. Bree'ye birkaç kez saldırdıktan sonra beni bağlamasını istemiştim. Ona zarar vermek istemiyordum. Ama elbette o bunu yapmadı. Benimle ilgilendi ve sabretti. Beni iyileştirdi. Elindeki tabaktan bir kurabiye aldım ve ısırdım. Her zaman benim onun için pişirdiğim kurabiyelerdi bunlar. Tadı enfesti.
Yanıma oturup tabağı sehpaya koydu. Uzanıp yüzüme düşen saçları çekti.
"İyi misin?" diye sordu. Bu soruyu uzun zamandır sormamıştı. Benliğimi geri kazanmam aylar sürmüştü. Hala tam olarak kendimde değildim ama Bree'nin desteğiyle hızla iyileşiyordum. Başımın içindeki uğultu gitmişti. Bazen bana kötü şeyler fısıldayan sese aldırmamayı öğrenmiştim. Kendimi kontrol etmede gittikçe ustalaşıyordum. Gördüklerimin tamamen hayal ürünü olduğunu biliyordum.
Tüm bu zaman boyunca Bree çok sabırlı ve şefkatli davranmıştı. Hayal gücümün onu bir katil ve sosyopat olarak damgalamış olmasına hayret ediyordum. Bree tanıdığım en iyi insandı. Belki biraz donuk olabilirdi ama bu onu güzelleştiriyordu. O bana dokunduğu zaman içimin buzları çözülüyordu. Bütün her şeyi bir kenara bırakıp aylardır benimle ilgilenmişti. İyileşmem için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
"Artık iyiyim." dedim yanağıma koyduğu eli hafifçe öperek. Uzanıp kafasını omzuma koydu ve derin bir iç geçirdi. Benim için çok savaşmıştı. Aynısı onun başına gelse ben de onun için savaşırdım. Asla pes etmezdim.
"Seni seviyorum, Bree."
Yorgun yüzünü benimkine yaklaştırdı. Dudaklarıma nazik bir öpücük kondurdu.
"İyileşeceğiz, Zoey. Birlikte. Ben her zaman yanında olacağım. Seni seviyorum."
Aşk hiçbir zaman kolay değildi. Şimdi ise her zamankinden çok zorluyordu. Sabretmeyi ve şükretmeyi öğretiyordu. Bree benim için savaşmıştı. Ben de onun için savaşacaktım ve iyileşecektim. Ona layık biri olacaktım.
Şehir merkezindeki evden taşınmıştık. Kendimize daha sakin bir mahallede müstakil 2 odalı bir ev bulmuştuk. Christopher buna çok üzülmüştü ama hafta sonları bizi sık sık ziyaret ediyordu. Her ziyarete geldiğinde Gabriel de onunla oluyordu. Artık çok yakın olmuştuk. Gabriel ile yaşanan bütün olumsuzluklar tamamen geçmişe gömülmüştü. İyileşmem için herkes elinden gelenin en iyisini yapıyordum. Ben de çabalıyordum. Bree için çabalıyordum.
"Gelmek üzereler." dedi Bree kapıya doğru yürürken. Topuklularının sesini duymayı seviyordum. Onun etrafta koşuşturmasını, parfümünün havada dans edip burun deliklerime süzülmesini seviyordum. Kapı çalmadan açıldığında Christopher ve Gabriel oradaydı. Elleri doluydu. Christopher iki şişe kaliteli şarap, Gabriel ise pahalı bir restorandan atıştırmalıklar getirmişti. Gabriel yeni birisiyle görüşüyordu. İlişkileri çok yeniydi ama bize bahsetmişti. Onun için mutlu olmuştum. Christopher işlerini büyütüyordu. Şirketini genişletiyor ve Avrupa'da şubeler açıyordu.
Her şey yolundaydı. Restoranım günden güne kendini toparlamıştı. Çünkü işlerin başında Bree vardı. Diğer bütün her şeyi boş vermiş ve restorana odaklanmıştı. Liseyi asla bitirmedi. Servetini yönetmeye başlaması için 1 yılı kalmıştı. Daha sonra ticarete atılacaktı. O zamana kadar benim iyileşip restoranımın başına dönmemi umuyordu.
"Hoş geldiniz." dedim gülümseyerek. Onlara doğru yürüdüm ve yarım bir kucaklamayla selamladım. Zihnimdeki kaosu kısa bir süreliğine rafa kaldırdım. Burnumdan derin derin nefesler aldım. Artık kabus görmüyordum. Yüzleri çoktan unutmuştum. Hala sarsılarak uyandığım oluyordu ama Bree'nin sıcak bedenini yanımda hissedince hemencecik sakinleşiyordum. O benim için uyuşturucu gibiydi. Beynimi uyuşturuyordu.
Bree'nin bizim için hazırladığı sofraya oturduk. Christopher pahalı şaraplardan birini açtı. Şarabı dinlendirdi. Masada birçok konu konuşuldu. Hiçbiri de benimle ilgili değildi. Bu hoşuma gitmişti. Aylardır tek konuşulan ben olmuştum ve bu yeterince can sıkıcıydı.
"Ona yanıma taşınmayı teklif edeceğim." dedi Gabriel heyecanla. Tabağına salata doldurmakta olan Bree onu tebrik etti. Christopher kadeh tokuşturmak istedi. Herkesin keyfi yerindeydi. Şaraptan bir yudum aldım ve sevdiğim kadına baktım. Dostlarım yanımdaydı. Kabus gibi zamanlar geçirmiştik. Her birimiz üzülmüş ve kırılmıştık. Konuşulan, konuşulmayan kırgınlıklar artık geçmişte kalmıştı. Küllerinden doğan efsanevi kuş Anka kuşu gibi ben de küllerimden doğuyordum. Etrafım sevdiğim insanlarla çevrilmişti.
Bir süre daha tamamen kendimde olamayabilirdim. İlaç kullanmaya devam ediyordum. Düzenli görüştüğüm bir psikiyatristim vardı. Hayat gün geçtikçe güzelleşiyordu.
Her şey yolundaydı.
THE END
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yatılı Okul《girl♡girl》
Chick-LitYatılı lisede yazılı olmayan kurallar vardır. Okulun en popüler çocuğu ile en popüler kızı birlikte olmak zorundadır. Okula ilk geldiklerinden beri birlikte olan Zoey ve Gabriel okulun en popüler çiftidir. Zamanla birbirlerinden uzaklaşan çiftin a...